KARTACA’yı yakalım …

(( Delenda Carthago
Roma atasözü ))

(***) Romalı senatör Cato kürsüde her konuşmasının sonunda ''Cartago delenda est! Kartaca yıkılmalıdır dermiş.

Tarihin bize , ROMA’nın , bir vakitki ezeli düşmanı KARTACA için bildirdiği sözden evvel, bazılarının TÜRKİYE için söylediklerine,kısaca bir göz atalım …

“””

HÜSEYİN Gülerce... Emekli (!) Zaman gazetesi yazarı ... 
"Ancak herkes, Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar, bu topraklarda Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmamış sıkıntılara ve savrulmalara hazır olsun. Sadece sabredenlerin, sağduyu ile hareket edenlerin, üslup güzelliğini koruyanların ve duruşunu bozmayanların kazanacağı fırtınaya giriyoruz. Bu fırtınada dostlar kaybedilecek, çürükler ayıklanacak, vefasızlar ortalığa saçılacak. Herkes yerini bulacak. Sonunda Türkiye kazanacak. Fırtınanın habercisi ben değilim, Sayın Mehmet Ali Şahin ve Sayın Burhan Kuzu. Operasyon yapılacağını 6 ay önceden bilen yazarlara dikkat."”””

Bu ifadeler , aleni bir tehdittir.
AZ daha yakınına gelelim bu tehdidin :

Hüseyin GÜLERCE, “ zaman kazetesi yazarı, fetullah gülen adlı şahsa çok yakın olduğu ileri sürülen bir kalem “ adamı”, burada efendisinin kendisinden beklediğini lâyıkıyla yapmaya gayret ederken, EDEBÎ söz sanatlarımızdan olan , MECAZI MÜRSELİ de kendine yoldaş edinmiş ki, foyası ortaya çıkmasın …
((Mecazı mürsel :SÖZÜ, benzetme amacı gütmeden gerçek anlamı dışında , başka bir anlamda kullanma sanatı. YALNIZ bay gülerce, burada “ima” sanatından da destek alıyor, dikkat ediniz… ))

Fetullah Gülen adlı şahsın tetikçisi olduğu iddiasının ,ki yıllardır takip ederiz , doğrulandığını, kendi kaleminden milyon kere okuduk …

(( ARA sıcak : Dünyadaki her 100 doların en az 85 doları ONLARIN bankalarından geçer ve piyasayla buluşurdu!
Bu görünmeyen iktidarın altın anahtarıydı. Paralar onların kasasına aktığı için kimin büyüyeceğine karar veren ONLARDI ! İstedikleri çıkar, istemedikleri batardı! ))

Daha fazlaca kafanızı karıştırmadan , ana yemeğe geçelim , değil mi!
Bugünün Türkiyesi’ni nasıl tarif edeceğiz / edebileceğiz , sonraki kuşaklarımıza.
Herhalde GÜLÜ, çalı ile tarif etmek istemenin manâsızlığı ile değil .
Bu yazının mûradı,amansız bir AKEPE muhalifi olan yazarının , 17-25 Aralık 2013 sürecinde, devletine karşı hücûma geçenlerin karşısında durmak isterken,ülkesi okur yazarlarının ,çoğunluk içine düşmekte gönüllü sakınca duymadıkları hâl olan,muhtemel yanlış anlamaya kurban edilerek ,”Bu adam da sonunda RECEP TAYYİPÇİ olmuş” zihinsel infazının geçersizliği içinde değerlendirilmesinin ifadesidir evvelâ.
SANRIM evvelâ iki kavramı,yeniden tespit ve tavir ederek kelâma başlayalım:
Lûmpenlik ve arabesk…
İçinde temel bir kültürel süreklilik taşıyan AİDİYETİ olmayan,olamayan,hatta kaypak ,yerleşmemiş,yerleşememiş bir zihniyet yapısıdır ,kısaca LÛMPENLİK…
ARABESK ise işportaya düşmüş,işporta malı haline gelmiş davranış, zevk ve değerler...
Türkiyemin,özellikle solumtırak okur/yazarları , her nedense “lûmpen proleterya “ demeyi pek severler, aslında,haksızlık etmeyelim, bu zımnen aşağılayıcı sıfatlandırma,bence de doğrudur.
Bugün , “lûmpenleşmeden”,aslında en çok DİN-İ İSLÂM pay almaktadır.Yani bu dinin çocuklarının bir kısmı,ALEMLERİN Rabbinin ,son VAHYİ olan bu dini,paçavra haline getirmek,vıcık vıcık değersizleştirmek için, tuhaf bir yetkin gayret göstermektedirle.
GEÇELİM…
DAYANILMAZ ve inanılmaz bir tüketim iştihası ,şehveti ile yok etmeye soyunduğumuz hiçbir META (( alınıp,satılabilen “” her şey” metadır,ona göre düşününüz lütfen )) , altı üstü bir kâğıt mendil kadar dayanıklı çıkmıyor hayatımızın içinde.HAYATIMIZI, gün geçtikçe değersizleştirdiğimiz , anlamının cılkını çıkardığımız bir sürgitin kumpasının içinde, debelenmekte olduğumuzun farkında mısınız!
ELİNDE “” afyon(!!!) ” 4 adlı aleti tutan meczubun, kendisine uzatılan teve mikrofonuna, MARS’a gitmiş ilk insan heyecanıyla, “Abi, duyduk ki AFYON 5 çıkıyormuş, şimdi onu bekliyoruz” şehvetini yaşamakta olanlardan , siz, bir bok çıkabileceğini sanıyormusunuz!
ELBETTE hayır…
SİZ, “” afyon beşinizi”” beklerken,elin oğlu, dünyayı daha nasıl kazasız belâsız sömürebilirim,bunu da, her kasabada temin edeceğim yerli köpeklerle , ne denli uzun zamana yayarım hesaplarının tirigonometrisini , hata yapmamak uğruna ,habire al baştan yapıyor,HABERİNİZ OLSUN … 
Bu son paragrafımızın , Akepe karşısında mevzilendiği savlanan kesimin üzerine bastığı zihinsel-davranış zemin kaypaklığına bir işaret olarak da tefekkür edilebilme imkânı vardır…
TAM bu durakta, PAKİSTAN’dan dönen başbakanı karşılayanların içindeki “ şehit giysililerin” ,LONDRA’daki uçak kazasından,mucizevî bir şekilde kurtulan MENDERES için oğlunu kurban etmek isteyenlerden,çok daha anlamlı ve gerçekçi olduğu savını görmekteyim. 
AZ önce , ARABESKİ açıklamaya gayret etmiştik,unutmuyoruz arkadaşlar…
Bu kısımda, ATATÜRK’ü “” arabeske” nasıl kurban vermekte olduğumuzu , beyan edelim ,açıkca.
Peki, ATATÜRK’ü “arabeske” nasıl kurban veriyoruz ya da “kurban ediyoruz !”
Efendim her dakika , hıristiyanlıkdaki KURTARICI MESİH motifi gibi, mübareği “ göreve “ çağırıyoruz.
MÜBAREĞİ her kılığa soktuk ALLAH’a şükür. YAZAR yaptık, filozof yaptık, diplomat yaptık …YAPTIK DA yaptık . Ancak, ne hazindir ki bir kendisi yapamadık.
GÖREVE çağırmak yerine,biz göreve talîp olup, artık çalışmaya başlaşak,ne dersiniz ?
DÜNYAmız üzerinde, kendi çapımda yurtdışı seyahatlerim oldu.AMA seyahatlerimden fazlaca da, diger ülkelerin insanlarıyla , görece, içli dışlı oldum.HİÇ bir kültürün gündelik davranış söyleminde, “ yahu ne derler sonra” gibi garip bir durdurucu MOTOR FREN görmedim,duymadık… 
Bu cümleyi neden yazma gereği duydum!
Okumadan,anlamadan,bilmeye çalışmadan hemen hüküm vermeye, üstelik de, hiç tanımadığımız insanların, sanki bizi çepeçevre sarmış bir HAYALET kuşağı gibi , yapıp ettiklerimizi gözlemlediğini ve sonunda da bize “” kaliteli yaşam” puanı verecekleri zannıyla, bu dehşet cümleciği SÖYLERİZ :” YAHU NE DERLER SONRA”…
Ulan ne derlerse desinler.
MEMLEKETİ yakıyorlar, yetmiyor bir parti GENEL BAŞKANI ,emerikaya gidip açıkca,izacet alacağını ifade ediyor ve seeen…

Ey küçük adamlardan meydana gelen küçük akıllar topluluğu.
Yakın o zaman KARTACA’yı…

Ulan RTE bile sizin kadar kolay teslim olmadı emerikalılara…En azından ben öyle biliyorum. 
Kış kışlığını bilecek hemşehrim.
Sen de küçük akıllılığını …
NASIL ki insanlar hata yapar, hata yapmak bize mahsustur ! ?
İKTİDARLAR da hata yaparlar ve yapacaktırlar da.KABLO yayında, bir fıransız kanalı var; TV5… Hiç açıp, şöyle bir göz gezdirmek geldi mi aklınıza…
TÖVBELER ossung…
ACUNU seyretmek varken.
15. sınıf orospuların ,hangi kanalette,kimlerle sürttüklerini seyretmek,senin küçük aklına tabii ki daha uygun.
FIRAnsızın, yeryüzünde bir zamanlar, sözü dinlenen bir ülke olduğu günlere duyduğu özlemi, nasıl eski SÖMÜRGELERİNE yayın yapan ama sadece KARA AFRİKA ve diger eski sömürgelere yayın yaparak , kendini hoş tuttuğunun göstergesidir TV5…
SİZE göre,mutlaka hata yapan birisi, hatadan dönme yeteneği de olmayan birisidir elbette.
O halde!
O halde “ DELENDA CARTHAGO”…
Yani , yıkalım KARTACA’yı.
NEDEN zihnimizin belirli yerlerine attığımız demirlere uygun bir şekilde düşünürüz?
HİÇ düşündünüz mü!
DÜŞÜNÜN bundan böyle ve içinizdeki insana dönün,kulak verin bir kez olsun…
PİŞMAN olmayacaksınız ,inanın bana…
Sonra da bana,ilk taşı , içinizdeki en günahsız atsın ; Hüseyin Sungur, gene dellendi  yakalım KARTACA’yı diyormuş …
GÖRÜŞÜRÜZ…

Bu yazı 4 Ocak 2014 tarihinde yazılmıştır.