SONRADAN görenlerin gördüklerini önceden gören DEV, (Dr) Hikmet KIVILCIMLI, “” din” kavramı için şöyle der :

ÜZERİNDE en çok düşünce yağma ve çapulculuğunun   yapıldığı alandır DİN.OYSA, tam tersi olmalıydı dünyamızda; bu alana ideolojiler ve politika asla sokulmamalıydı.

BU çapulculuk ve yağma , ancak bilimin keskin ışığı ve Aklı ile durdurulup,sağlığa dönüştürülebilir.DİN için , toplumun çatısında tıkırdayan bir kültür meselesi değil, beynin düşünce yapısında işleyen, adeta yerleşikleşmiş canlı bir düşünce “” varlığı “ yahut varoluş manzumesidir diyebilir miyiz acaba.

(( Burada asla ve kat’a ne munîs ne de burnundan soluyan (*), köşeli dindarlardan yorum ve yaklaşım beklemiyorum, bilesiniz.))

((*)) Özgür bir zihin, dikkatlice baktığında , özellikle Müslüman sözcülerin ; hesapta hacı-hoca efendi , cübbeli-cübbesiz vs gibi sıfatlandırılmışların ağzından , hiçbir şekilde ,İNSANI sevmeye ve SAYGIYA davet harcıyla karılmış, iki tane cici kelime duymaz.

 ÇIKMAMIŞTIR zira.

Çıkmaz da , boşuna beklemeyin.Bilin ki işin temelinde , daima öfke-korku-endişe-sindirme vardır ki, onlar eliyle oluşturulan SÖMÜRÜ ve “” düzen “ çarkı, soru sorularak KESİNTİYE uğramasın.DAİMA birilerine kızarlar, bağırırlar, öfkelenirler yani şu anda cumhurbaşı olan zatın, hafta yedi gün , mutlaka KIZACAK-AZARLAYACAK- kitlesini daima sıcak ve öfkeli tutmasını sağlayacak bir konu bulması(*) gibi.

Ben ,şahsen,cumhurbaşının bu denli zeki ve kıvrak olduğu kanaatinde değilim.Birilerini kopye verdiğini düşünüyorum.

EVET , din böyle bir uygulamadır bugünkü ÜLKEMİZDE.

Veeee:

Çok derinde kökleşebilmiştir.

Kolayca söküp atılamaz.SÖKÜLDÜĞÜ sanıldığı yerde,başka bir EŞYA,KONU ve hatta İNSANI put haline getirtip,tapınmaya dönüşür.

HURAFE olmakla birlikte, dağa çıkan musayı bekleyen İsrail oğullarının, kırk gündür dönmeyen musayı beklemekten sıkılıp, bezirgân ruhlu kardeşi Harun eliyle, tüm mücevherlerini büyükçe bir kazanda kaynatıp, bir buzağı(*)yaparlar .Musa da dönüşte , dellenir elbette.

(*)Meraklı takipçilerimiz, daha geniş anlama için TEVRAT – ÇIKIŞ bölümü , 19:20 , 24 :18 ve 32:11 kısımlarına bakabilirler.

Hatta özellikle son birkaç yıldır,ülkemizin abur cuburlaşan toplum yapısında, gümrahlaşan-dal budak salan- filiz vermekten geri durmayan PUT PERESTLİĞİ, üzülerek izlemekteyiz.

İNSAN, ruh ve madde plânında, kendini anlayıp,bilemediği sürece , MADDİ ( eşya) ve MANEVİ ( din ve benzeri duruşlar ) alanların baskısından kurtulamaz.Fakat bilmeliyiz ki, dünya hayatımızda, MADDE her zaman manaya üstün gelmiştir. SİZ, şayet , bugün cemaatlerin şaşalı –debdebeli maddi yaşam koşullarının,sizlerin  cennet mekan olmanız konusunda , yardımcı olacaklarını düşünüyorsanız…

Hiç vakit,kaybetmeden BAĞIMSIZ bir ruh hekimine danışınız.SİZE, AHMAKLIĞINIZIN hemencecik haritasını çıkarır HOCA!

Şahsen,yardımcı olabilirm.

KOZMOZUN bana ayırdığını düşündüğüm uzun merdivenin 61. Yıl basamağını , önümüzdeki kasım ayında tamamlayacağım.Hiç kimsenin kara-elâ-yeşil-mavi-çakır gözleri için yaşamadım.ÖMRÜMÜN kalan kısmı için de, aynı ifadeleri,rahatlıkla kullanabilirim.Kimseden en ufak bir beklenti içinde olmadım.Günahı da sevabı da ben işledim.

İşlediğim günahların hiç birisi için , maymunluk yaparak , aldatıldım AYAĞINA yatmadım, maske takmadım suratıma.Kimsenin de bizden bir şey istemesine göz yummadım,aman vermedim.

Rüşvet almadığım, resmi evrakta tahrifat yapmayı reddettiğim için , ülkemin en itibarlı meslek birliğinin , ilçemdeki genel sekreterliğinden kovuldum.Bu kovulmayı ömrümce, onur yıldızı gibi taşıdım,ölünceye kadar da taşıyacağım.

Yanı başımda duran insan sıfatlılarca, pusuya düşürülüp, arkamdan hançerlendim.HANÇERLEYENLER ! Kimisi pamuk tarlalarında ani kalp krizi geçirip, günler sonra kurtlanmaya başlayan cesetleri bulundu.

Kimisine , sekiz on el , domuz kurşunu sıkılarak, dünya değiştirildi.

AİLEMİN öngörüsü doğrultusunda alageldiğimiz aile içi ve okul eğitimini, toplumumuza karşı bir BORÇ belleyip, bezirgân kafasıyla ,yaşamımızı artan banka hesaplarıyla desteklemek yerine,büyük bir AİLE OTAĞI GÖRDÜĞÜMÜZ ANADOLU Türk toplumuna,bu borcu,halimizce ödemeye soyunduk.

Bu gayretten hiçbir zaman sapmadık.

Hangi ülkede, hangi çocuğun , kahvaltıda  kaç lokma ekmek yiyeceğine karar vermek için , servet ve zulûm sahiplerinin  toplandıkları  KRİSTAL kadehli-altın kaplama çatal bıçaklı-ipek sofra örtülü yemek masalarına daima LÂNET ettim.

Bu kadar akıta geldiğim ter ve zihin emeği sonunda , acımasız gerçeği , tekrar tekrar yaşayarak ezber ettim :

İnsanlığın önünde, iki büyük rahmet ve gayret keşfettim.

BİLESİYE, tümden bilinçli,kıyasıya ve öldüresiye ,ölesiye ulusal kurtuluş – adalet ve hürriyetin göze alınması…

YA DA…

SÜRÜNESİYE, sömürülesiye,çürüyesiye,geberesiye KULLAŞILIR- KÖLELEŞİLİR, bunun uğrunda bütün toplumsal-ekonomik veriler alaşağı edilerek , en nadide yalanlar söylenmekten geri durulmaz.

(Bkz: Sabah gazetesi ekonomi ve politika yazarları )

Köleleşmenin ve köleleştirmenin mezar taşlarını okuyunuz lütfen.Bu keşiften birincisini, yıllar önce seçtim ve bunun için, huzur içinde yazıyorum yazılarımı.

Beğenen okuuur, beğenmeyen okumaz efendim.

TANRILAŞMAK isteyen insan.

TANRILAŞTIRMAK istediği insana marabalaşan , sözde!!!

Öteki yazıda, insan neden özgürlükten kaçar-hürriyetten kaçar, koyunlaşmak ister,ille de bir çoban değneğinin gıçına dürtülmesini ister?

Yoksa ,yoksa insanlar genellikle “gay”” tabiatlı mıdır ve farkında değillerdir!!!

Hadi bakalım ,iş aldık başımıza…