2. Bölüm

Ceyhan depreminin olduğu günlerdi yani Haziran 1998.
Epeydir büro arkadaşımla , sağa sola mektup yazıp,faks çekerek " yeni dünya düzeni" dışında , " yeni dünya dinleri-inançları" hakkında veri toplamaya çalışıyor,bu arada MERSİNLİ MEDYUM PINAR'a denk geliyorduk.Birinci bölümde,kısaca söz etmiştik.
O zaman şöyle yapalım; önce kısaca bir MEDYUM PINAR(!!!) kesiti anlatayım,sonra ilerleyelim yazımızda.
Evet,ben sohbete başlarken,son derece zor ikna olabileceğimi, anlayıp,anlamadığından emin olmadığım şekilde, eski bir komünist dünya anlayışından geldiğimi, öyle öteye,beriye itibar edemeyeceğimi açıkca söylemiştim kendine.
Bir yığın abur,cubur öteberi gösterisi yaptıktan sonra, "Peki o zaman Hüseyin Abi, seni , cinimle tanıştırayım" dedi.
Tamam dedik, bak işte bu olur.
"" Benim cinim,tastamam 1200 yaşında. İstediğim zaman gelir " dedi."Tamam,hadi uzatma da cinin gelsin" dedim.
Ben,avukat bir kardeşim,bir de eski tüfek bir 68li ağabeyimiz.Üçümüz salondayız. Ama konunun bekleyeni benim.
Demeye kalmadı, MEDYUM PINAR(!!!!!!!) "Günışığıııı, hadi gel,bak Hüseyin Ağbi geldi " diye hafif bir çığlık atarak, salonun tavanındaki avizeye ,sabit nazarlarla bakmaya başladı.
Ulan aman demeye kalmadı, PINAR'ın kolları-dudağı-kaşı-gözü, MEDYUM KETO gibi seğirtip, sanki ani bir FELÇ dalgası yemiş gibi , aynen çocuksu bir sesle, R harflerini yiyerek, " Günışığı Hüseyin Abi geldi, seninle göyüşmek istiyoy" deyip, oturduğu divanda , hafif hafif tepinmeye başlamaz mı???

Bitti...

Adana'dan bir çağrı almıştık , ATLANTİS UZAY ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ" , yönetim kurulu başkanından...Adam, ADANA barosuna kayıtlı bir avukattı.
Görüşmek üzere, Adana'ya varıp, benim o zamanki 87 kartalı , merkezde bir yere parkettik ki, ikinci DEPREM dalgası vurdu Adana'yı...Arabanın kapısının önünde, toprak zemine, boylu boyunca uzandık.
Neyse, TEPEBAĞ mahallesinde ,derneğin yerini bulduk ve "yasal" başkan Avukat Osman Y. Bey'le sohbete başladık.
Derneğin manevi başkanı eczacı Cenap B. Bey.
O,bilmediğimiz bir yerde, sözde ikide bir de telefon edip, nasıl ağırlandığımız hakkında, Osman Bey'den bilgi alıyor,haydi hayırlısı.
Şimdi size ,bu görüşme hakkında , harfi harfine ,aramızda geçen cümlelerden, bir demet sunacağım.
Eczacı Cenap Bey'e, sürekli ûstad diyorlar.

X-Osman Bey, ûstadla ne zaman tanıştınız?
Y- Efendim ûstadımla, birinci enkarnemde tanışmıştık.
X- O zaman birden çok reenkarnasyona uğrayıp, yeni yeni bedenlerle dünyaya geldiniz!
X- Peki birinci enkarnenizi hatırlıyor musunuz?
Y-Elbette, antik Mısır'da, TEB rahipleri döneminde, aynı derslikte ,birlikte inisiye(*) oluyorduk.Ûstad, o zaman da bizden üstündü, rahipler,O'nu, ön sıraya oturtmuşlardı.

TEB rahipleri, günümüzden yaklaşık 6 ya da 7bin yıl önce, aşağı Mısır havzasındaki TEB şehrinde,büyük tapınaklar kurup, aynı zamanda da devleti yönetmiş olan ve fakat nerden ve nasıl Mısır'a geldikleri hakkında ,en ufak bir bilgi olmayan bir topluluk...
Yüksek tapınak bilgileri için eğitilmeye de ,inisiye(*) olmak denir.

X- Peki sonraki enkarneniz!
Y- İsa efendimizin çok yakınında idim, havarilerinin işlerini görürdüm...

X- Peki " Osman bey", kuranda, şu ani aklıma yatmayan, bir dolu ifade var, betimleme var.Bunlar hakkında bir düşünceniz,yaklaşımınız var mı?
"Osman Bey", burada sinirleniyor.

Y-Bizzat Gül Muhammed'in (islam peygamberi Muhammed'i kastediyor) sözlü vasiyeti uyarınca,benim zamanımda, kuran,dikkatli bir şekilde toplanıp, bir araya getirilmiştir.

X-Yani Osman Bey, " benim zamanım"" derken, ÜÇÜNCÜ ENKARNENİZDE , HALİFE Osman olduğunuzu mu ima ediyorsunuz?

Y-İma etmiyorum, öyleydim diyorum...

Demekki şu anki halinizle birlikte, dördüncü enkarnenizi yaşıyorsunuz Osman Bey diyorum .
Hiç çekinmeden cümlemi teyid edince, dilimin ucuna ,size hayırlı yolculuklar dileği geliyor,fakat edebimizden ifade etmiyoruz " isteğimizi"...

SONRA bize ûstadı anlatmasını istiyoruz.
Ûstad eczacı Cenap B., yanlış hatılamıyorsam, 1949 doğumlu.

ADANA'nın son derece hayırlı ve bereket dolu bir yer olduğundan hareketle , arzulanan - hedeflenen ürünün,burdan alınmaya başlayacağını söylüyor Osman Bey!
Ben,şimdi bırakalım ürünü, bize ûstadı anlatın diyorum.

Hazır mısınız! Şimdi size "" ûstadı" anlatacağız...
Malûm, kendisi ECZACI...

Gerçek ANADİLİ "" atlanta" ca...İMİŞ...

Bir de latince-atlantaca-Türkçe sözlük yazmış efendi...
Kütüphaneye geçip, inceledik üç sözlüğü de...
ATLANTACA, şaşılacak derecede LATİNCE'ye benziyor.İDİ???

Haaa bu arada Osman Y. Bey, peynir ekmek yer gibi cıgara içiyor,Maltepe kullanıyordu o zaman.
Bir hesap ettim, saat 1 de başlayıp, 5 30 da biten sohbette, tastamam 5 paket cıgara içti adam.
Osman Bey,neden bu denli çok cıgara içiyorsunuz dediğimde, işte cevabı...

Güldü... Sizin gibi normal bir insan olduğumu göstermek için,yoksa istediğim an cıgarayı bırakırım, siz de bu işte bir tuhaflık var zannederek, bana kutsiyet atfedersiniz demez mi!
Bu defa gölü attım...
Niye dedim, cıgarayı bırakmak ne zaman tuhaf bir davranış olsun ki ?
Cevap veremedi tabi ki.
Neyse...

Ûstad dedikleri eczacı CENAP B., yasal başkan Osman Bey'in ifadesine göre, ATLANTA adlı bir gezegenden , ülkemize ,özel bir görevle gönderilmiş. 
 Bu göreve başlama için de, en uygun fiziki ve manevi alan ADANA imiş.
"" Büyük Uyanış"" , ADANA'dan başlayacakmış.Valla bu anlattıklarım , Haziran 1998'de cereyan etti.

""DEN"" bu yana, ben,ADANA'da , herhangi bir irili-ufaklı uyanış görmedim.

ŞİMDİ dünyamızın ne denli abur cubur içinde , çamurdaki CAMIZLAR ( manda) gibi debelendiğinin farkına varabiliyor musunuz!

İster DİN içi olsun...
İSTERSE de DİN DIŞI olsun...

Her türlü "inanç" istismarı ,insanlığa sürülmüş bir kara lekedir.

Yanmayan BEZDEN yapılan KEFEN alanlar...
Cennette(!!!!!) adam başı 100 metre kare arsa alabilmeyi düşünebilenler.
Daha doğrusu, cennetten arsa satmayı düşünebilenlerin olduğu bir dünyada yaşarken, hiç CANINIZ YANMIYOR MU!

Sevgili Cevat kUŞCUGİL KARDEŞİME...