ÖNCE , gelmişi, geçmişi habire kötüle.

Yaşanılacak, oturulacak değil diye sızlan dur.

ÇATISI aktı mı, dama çıkıp, onaracak yerde, niye gelip onarmadınız diye sağa sola, habire küfret,hakaret et. Düşen her tahtayı onaracak yerde, kırıp, yak SOBADA…

Çatlakları sıvama.

Duvarları boyama…

Dedenizin,dedenizin O EVİ, nasıl binbir güçlükle edindiğine dair çevreden ,kulağınıza gelen anılara, sırtını dön.

Sadece evet sadece, dindir,imandır diye, ne idüğü belirsiz bir anlamanın(!!!!!) peşine takıl, git.

Bekle,bekle…

Bu gidişle,bu kafayla… Birkaç kişi, seni ensenden tutup, dışarı atmak için fazla gecikmeyecektir.

DÜNYA nöbeti…

Derim ki

Çocuklar, güneş doğarken çöpleri karıştırırken

Müftüler,durmadan başı açıklara hakaret ederlerken

Sarı sendikalar işçileri satarlar,işçiler de bundan şehvetlenirlerken

TOMALAR,öteye beriye su sıkarlarken

Bir çok meczup, bir araya gelmiş, yeni bir peygamber ararken

Beyni, omuriliğinden aşağıya akanlar, evrene değil de, apışlarına bakarlarken

Yalan,riya ve kin, bardaklardan taşarken

Sen,kürsülerde ,bitmeyen yalanlarına,yeni yalanlarlar eklerken

ACABA insanlık gerçeğinin hangi güzelliğini iğfal ederken,edecekken…

Ben evet ben…

Hep oralarda olacağım.

DÜNYA nöbetindeyim,haberin olsun…

UYUYANLARA bakıp uyumak bir sevyedir.

UYUYANLARA bakıp, uyumamak ayrı bir sevyedir.

UYUYANLAR için uyumamak başka bir sevyedir.

UYUYANLARI ayıplamadan onlar için uyanık durmak,daha başka bir sevyedir.

Böyle bir sevyenin yok edemeyeceği düşkünlük,tutup kaldıramayacağı DÜŞKÜN yoktur.

Biz de UYURSAK, bunca UYUYANA kim imdat edecek ,sonra…