ANASAYFA  |  ÖNERİ VE ŞİKAYET  |  İLETİŞİM

BİYOGRAFİ HABERLER MAKALELER GİYOTİN HAVUZU İLETİŞİM
RESİMLİ BİLGİ | HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi
  KADROMUZ
 
RESİMLİ BİLGİ

YAZILARI,8

RESİMLİ BİLGİ

8. BÖLÜM

Tuhaf bir ruhun , tereddütler içinde yuvarlanışı…

Bu metni neden yazdım…

İstedim ki, bizden sonra gelecekler, içinden geçecekleri yaşam sürgitinde, kimi insanların,nasıl savrulduklarını ya da savrulabildiklerini görüp ,anlasınlar, varsa çıkaracakları bir ders, ÖNLERİNE koyup, uzun uzun karlı yamaçlarda şavkıyan   AY ışığı işareti gibi , sessiz bir sabır içinde ,tekrar tekrar okusunlar.

Gönüllerinin heybelerini doldursunlar. 

Onu ilk kez, 277.sokaktaki evimizde gördüğümü anımsıyorum.Yani günümüzden, altmış yıl kadar öncesinde.

Fıldır,fıldır gözleri, dilinden bal akan sözleri,bitmeyen tebessümü ile .

Hafta sekiz gün, Tarsus’ta , esasında Ankara’da üniversite öğrencisi.

Babası, birinci derecede yakınımız.

Annem, söz arasında, “ Oğlum ,senin okulun yok mu, ne böyle çat kapı gelip,gidiyorsun Tarsus’a “ deyip, uyarsa da , umursamıyor,bildiğinden,yapmakta olduklarından şaşmıyordu.

Sıkı mı sıkı solcu, sosyalist, idealist,rüyalarını anlatıyor da anlatıyor.

27 Mayıs ihtilâli olmuş, CHP/AP ( adalet partisi), İNÖNÜ’nün başbakanlığında ,KOALİSYON kurmuşlardı.

Devlet Başkanı oğlu, Özdemir GÜRSEL, ikide birde, sosyal ortamda patırtı çıkartıyor, gazetelere manşet oluyordu.

Hayat ve SES dergisi, çıkmaya başlamış, satış rekorları kırıyorlardı.

Bizim eve,yalnızca HAYAT alınıyor,gazete olarak da, o dönemin SOL gazetesi,AKŞAM okunuyordu.

Bir gün ansızın, bir çok gazetenin baş sayfasında, GÜRSEL’in oğlu, ÖZDEMİR GÜRSEL’in , kafa göz kanamış, fotoları yayınlanmıştı.Adam naa’apsın,usanmış oğlunun , çevreyi rahatsız etmesinden.Özdemir Gürsel, lâf da anlamıyor. Öyle miii!

Cemal AGA yani devlet başkanı CEMAL GÜRSEL, çağırmış sivilleri, takip edin bu eşek sıpasını, bir punduduna getirin, verin odunu demiş.

Allah var, CEMAL AGA, sivil/asker, çok sevilirdi.O oldu, bir daha da ÖZDEMİR GÜRSEL, piyasada görülmedi.Demekki o yıllarda, DEVLET varmış, devlet adamları varmış.AYAK takımı,henüz ,yer altındaymış zahir.

Yeni bir anayasa hazırlanmış, bu çerçevede TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ, 14 tane saylavla&m.vekili ile kamutaya/parlementoya girmiş, ortalığı tir tir titretiyor.

Genel başkan MEHMET ALİ AYBAR, BEHİCE BORAN,SADUN AREN,ÇETİN ALTAN , partinin ileri uç beyleri.

İşte KAHRAMANIMIZ, İŞÇİ PARTİSİ bünyesinde , ANKARA gençliğinin gözbebeği, AYBAR USTA’nın sağ kolu, haniyse gençlik , devrici gençlik modeli.

İstanbul’da okuduğu Amerikan okulundan , hergelelikten tardedilmiş, benzer hergeleliği ANKARA’daki , Amerikanvari açılan üniversitede de yapıyor, belirttiğim gibi, ikide birde memlekette,annem de ,oğlum deyip duruyor.

Ama ne gam…

Sallama direksiyon arabası ( üstelik)  , o yılların PEJOSU olmalı, torpido kutusu, jartiyer , teli kaçmış naylon kadın çorabıyla, tıka basa.

Hergelelik galip geliyor.

Galiba, önce  partiden uzaklaştırılıyor sonra da okuldan.

Her nasılsa, derhal askere gitme ayarına giriyor.

Çok iyi İngilizcesi olduğundan, yedek subay/tercüman olarak , GÜNEY KORE’deki, birleşmiş milletler barış gücüne gönderiliyor.

ASKERLİK bitiyor, Ankara’ya dönüyor.

Babası ile birlikte yaşamaya devam ediyor, zorunlu olarak.

Tabi , eski çevresine , tuhaf bir uzaklık içinde.Herkes , almış başını , geleceğine bakmış, etmiş, üretmiş,üretmekte.

Sade suya tirit, İngilizce bilir, kolej mezunu bir “yurttaş” libası içinde.Ne diyor edebiyat!

Önce hayaller (mi) ölür (dü)…Zaten ,” önce hayaller ölünce”, geriye,insandan pek bir şey kalmaz.

Bir gün, garip bir çelmeler yığını dolanıyor ortalıkda.

AİLE içinde , sessiz sedasız toplantılar, hımm tasdiklerin , bir duvardan bir duvara gidip,gelişleri.

Sanki  bir hanedan darbesi ; bir kuzen ile evlendirilmeye niyetleniliyor. Adeta bir “” saray” müdahalesi  gibi.Geniş kuzen coğrafyasının , en sessiz olanıyla.

Bir şaşkınlıktır alıyor , aile içindeki aklı selim kesimi.

AMA önce, insan içine çıkartacak bir iş gerekiyor. Deniz kenarındaki kentin, büyük iddialarla yapılıp,çatılmış kimyevi gübre fabrikasına sokuluyor.İyi de, bir de bakıyor ki, bir öbek arkadaşı,çoktan has konumları almışlar,oturuşmuşlar,bizimkine ,biraz da ağızlarının kenarıyla bakıyorlar.İster istemez, bu ağız kenarıyla bakışlar, bizimkinin kanının alevlenmesine,hassasiyetinin artmasına neden oluyor.Edemiyor, kimyanın geniş dünyasını bırakıp,doğduğu kasabaya dönüp, eşinin annesinin, tüp satan  dükkânına zincirliyor , olmayan hayallerini.

Babadan kalan bir miktar taşınmazı ,değerlendirmek aklına geliyor.

İyi de ediyor.

Bir un fabrikası yapılması yoluna gidiliyor ama işin çıraklığı unutulduğu için, FABRİKA, kör topal,tekme tokat , piyasadaki boşluğun verdiği rahatlıkla yaşamını sürdürüyor.

Derken , mali bir açmaza düşülüyor.

İşte ne olduysa,ondan sonra oluyor.

ADI,sanı ( bizce)meçhûl bir cemaat, el veriyor, mali açmazdan çıkartılıyor.Karşılığında da, boşaltılmış olan , antik değeri yüksek , bizim aile konağı, o meçhul cemaatin ,imam hatip öğrencilerine,yurt olarak veriliyor.

Bazı halalar sinirleniyor amma, söz, en büyük “halanın” kulağından,aklına inemiyor.Ne de olsa, kızı “onda”.

Haberdar olup, müdahale ediyorum. Evin özü ahşap, bu kadar öğrenciyi kaldırmaz, bu çocuklar yürürler,koşarlar, tahta zemin bir çökerse ki, çökebilir, kitle katliamı olur, ev boşaltılsın,başımız derde girer , savcılığa şikayet ederim deyip, boşalttırıyorum.

Kimi suratlar asılıyor.

Umursamıyorum.

Bu arada , eski zamanlar hızla unutulmuş.

Yıllar önce, kuran da neymiş, arabın çiziktirdiği laflardır tümceleri, hiç akla gelmemeye başlamış, her nedense.

Hızla, 12 eylül ertesi yeniden “ şekillendirilen” TÜRK siyasetinde, göya, dört eğilimi birleştiren , NEW YORKLU taksi şöförünün sözüyle ( KAYNAK : MEHMET BARLAS ) “ short and fat guy”, kısa ve şişman adamın partisinde soluğu alır.

Bir akşam sohbetinde, ilk işaret fişeğini atıyor!

“Solun ne gereği var,olmaması gerekir” deyince, infilâk edip, üstüne yürüyorum.Zamanında sen deydin diyorum!

Boşver diyor. Sanki, başka bir zamana,başka bir mekâna gitmiş, paralel bir evrenden bakıyor bize.

Bir vaktin AYBARI’nın gözbebeği , ANKARA aile lokallerinin en iyi dans edeni, “ short and fat guy” partisinin, çapaçul mebuslarının ayakçılığına kadar düşmesi, bir insanın, hiç olmayacak bir DRAMI…

O dönemde, gazete yazılarıma başlıyorum.Bir yazımda şöyle diyorum: Memleket mebuslarımın(!) okur/yazarlıkları var mı!

Bu sorudaki “ gizli” mecazı ,imayı, pek anlayan olmuyor!Üzülüyorum.İstiyorum ki, kulağına gitsin, toparlansın, ancak OLMUYOR.

Sonra, kendi kabuğuna çekiliyor.

Buna rağmen (!), kızlarını,oğlunu, davullu zurnalı,rakılı,şaraplı evlendiriyor.

Birden bire, 5/10 yıl önce, ortaya çıkıyor.  

Yılların verdiği , kenarda köşede kalmışlığı, üzerinden atmak ister gibi…

Bu kez de…

RTE ye yazılıyor amma öyle böyle değil.

Bir “” kuzenle” kapışıyor, kuzen, yaşına başına bakıyor, üzerine gitmektense, bulundukları evi terk ediyor.

Neden “” kapışıyor!?”

Türkçe’nin, ülke dili olmaktan çıkarılıp, yerine ARAPÇA ‘nın konmasını talep ediyor.

Ben, bu dileği ciddiye almamakla birlikte,ortalıkda, buna , OLSUN diyebilecek ciddi sayıda, aklı evvelin / başı kesik tavuğun olabileceği endişesindeyim.

Şimdi, şahsın sürecini, matematik gözle, değerlendirelim…

Baba, 1902 doğumlu ve cumhuriyetin , almanyaya tahsile gönderdiği, elektirik mühendislerinden.

ADAM, “”HOH DOOÇ” yani yüksek almanca konuşuyor, şaka değil.

Derler ki, Tarsus’un elektrik şebekesini, iki kalfa ve bir pense/çekiç ile yeniden döşedi. Böyle, muazzam bir adam.

Bu araya , hoş bir anı yerleştireyim(mi)…

1982 yazı, 80 yaşında.

Mersin Pozcu’da, son kalan birkaç POZCU evlerinden birinde. Bahçesi alçak duvarlı, kütüphane odasının kapısı açık. Atladım, balkondan girip,kapısını tıkladım.

Vayyy teyzemin torunu diyerek,beni içeri aldı.Oturduğu koltuğun yanındaki sehpaya bıraktığı , tuğla gibi kitabı merak edip,  baktım.

Meşhur alman yazar THOMAS MANN’ın, destansı eseri, BUDDENBROK ailesi…

Kitap, 1950 lerden kalma,üstelik ALMANCA.

“ Yeğen, önemli bir kitap, 1950 lerde okumuş,çok beğenmiştim, otuz yıl sonranın aklıyla bir okuyayım dedim de “ demez mi!

Böyle bir adamın oğlu.

Önce Amerikan koleji, sonra R.kolej yüksek, olmuyor, Ankara ,Orta Doğu, TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ, MEHMET ALİ AYBAR asistanlığı…

Hiç biri kâr etmiyor, aklı bir türlü dikiş tutmuyor.

Gerisin geriye memleket…

Kuran da neymiş dediği günlerden , ARAPÇA resmi dil olmalıdır günlere gelebiliyor.

Üstelik bu bölgenin, en kıdemli ROTARYEN üyesi de…

Daha fazla diyecek bir şeyim yok…

 



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

    Bu Habere Henüz Yorum Yapılmamış..!



 
 HABERLER
 
ÖZET OLARAK TÜRKİYE
15. BÖLÜM

Tarih : 19.08.2024
Devamı...
 
 
ÖZET OLARAK TÜRKİYE
13.BÖLÜM

Tarih : 18.08.2024
Devamı...
 
 
 
 MAKALELER
 
BİR EMİNE ROMANI
İÇ DÜNYA ÖYKÜSÜ

Tarih : 10.01.2024
Devamı...
 
 
sonbahara merhaba
candan ve gönülden

Tarih : 14.10.2023
Devamı...
 
 
 
 GİYOTİN HAVUZU
 

ÖZET OLARAK
TÜRKİYE / SONBAHAR 1

Tarih : 21.10.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
8. KISIM

Tarih : 1.08.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
7. KISIM

Tarih : 31.07.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
6. KISIM

Tarih : 28.07.2024 |
Devamı...

 


 
 

 
 
ANASAYFA BİYOGRAFİ SIK KULLANILANLARA EKLE GİZLİLİK İLKELERİ İLETİŞİM


Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.

HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi | huseyinsungur.com © Copyright 2015-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA