Meraklısına “damardan”…

Birkaç gündür, GRİ propaganda diyebileceğimiz bir kumkuma zinciridir gidiyor.

Yok ŞU yok BU , iflas eşiğindeymiş, pılıyı pırtıyı toplamışlar, MALATA’ya gidiyorlarmış.

Honda , vay bilmem ne, fabrikalarını kapatıyormış, kanadaya-emerikaya gidiyorlarmış da da da!!!

Şimdi, ilkin şunu belirtmem gerekir.

Bu gerzekliklere mi inanayım!

Gördüklerime mi!

SABANCI , 68 Aksaraya’a , kaç adet yatırım yaptı !Yapmada…

BİLMİYORSUNUZ galiba.

Ya SÜTAŞ! ?

Elbette ben,gene de hiç memnun değilim ekonomimizden!Yol yapmakla, su bendi, gölet yapmakla ekonomi canlanmaz, harekete geçmez. EKONOMİNİN şahdamarı/aortu, ÜRETİMDİR.Daha yeni 2500 km yol yaptım,geldim.

Yollarda yalnızca, GÜNEYE, binek oto ve pikap taşıyan, o özel taşıyıcı tırlar vardı!

İki kazma vurulan bir “imalat/üretim” alanı göremedim.

Neyse.

 Ben size şimdi, eski YUOGOSLAVYA’dan söz edeceğim.Birinci el bilgi.

Önce , TİTO ne demek,onu kısaca anlatayım.

Ti, Slavca SEN…

To da, misin ekidir!

Adamın adı JOSEPH BROZ dur.Hırvat.

Peki neden TİTO denmiş! Kaçak günlerinde, Avusturya’ya,sahte kimlikle, (gizli) komünist parti toplantısına giderken, JESENICE sınır kapısında, kraliyet polisleri, kimlik denetimi yaparken, kompartumandaki bayan yolcu, küçük oğlunu,tutması için TİTO’ya verir.Oğlanın kıçı, Tito’nun sahte kimliğinin bulunduğu,göğüs cebinin üzerine denk gelir.Derken,oğlan Tito’nun üzerine işer. Polisler, idrarlı sahte kimliğini çırparak uzatan Tito’ya, “ Sen bu sidikli adam mısın” diye kahkahalarla gilerek,sorarlar.

“” ti tooo”…

İşte böylece ,JOSEPH BROZ’un kod adı,sonra da GERÇEK ADI olur.

Marşal Tito “be yaa” derdi, anamın , Üsküplü yardımcısı Esma Ninem!

Bir sabah,kör saatte SLOVENYA’nın başkenti , Ljubljana’ya indik.Saat, 5 30,6 00 cıvarı.

O yıllarda, uluslar arası gençlik örgütleri, Yugoslavya’da, tek çatı altında, komünist partisi,gençlik örgütü tarafından yönetiliyor.

Peronda, sersem sepelek , yabancılık makamında, etrafa bakıyoruz ,Halepli bir amcayla.

Fakat, ortalık “o saatte” insan kaynıyor.Bayram mı,seyran mı, özel bir kutlama mı diyorum içimden.

Ben, LJUBLJANA’ya , Yugoslav sosyalizmi denilen, ÖZ YÖNETİM seminerlerine katılmak üzere gitmiştim.

ÖZ YÖNETİM’in kuramını geliştiren, EDWARD KARDELJ adına kurulan üniversitede.

Eş zamanlı olarak da, ISKRA firmasında çalıştım.

Günler sonra , örgütten bir SLOVEN arkadaş bilgi veriyor,aydınlatıyor bizi.

Biz “Yugoslavlar” diyor, “Çok gururluyuz”.Hiç kimsenin beceremediği işleri yaptık.

İkinci dünya harbinde :

1/ Nazi işgaline karşı direndik ve savaştık.

((“ NERETVA KÖPRÜSÜ savaşı” filmini izleyin de, gözünüz direniş görsün.))

2/ Krallığa karşı, sosyalizmin kurulması,insanların ikna edilmesi  özünde savaştık.

3/ Hırvat USTAŞİ paramiliter güçlerin,NAZİ işbirliğiyle yaptıkları saldırılara

Ve

4/ Benzer şekilde, SIRP Çetnik çetecilerinin vahşetlerine karşı savaştık.

Bir sabah bir uyandık ki, ülkenin belli başlı sanayicileri, büyük toprak sahipleri, basıp, gitmişler.

İş başa düştü.

Erkenden İŞBAŞI yapmak gerekti, çok çalışmak gerekti. O günlerden kalma.

SONUÇ olarak , biz, BİZLER, bu ülkeyi sığırcıklardan da, arap sevicilerinden de çok daha iyi ve doğru yönetiriz.

Hiç kuşkun olmasın TÜRKİYE…

Yeter ki puşt zulaları kurma…