ANASAYFA  |  ÖNERİ VE ŞİKAYET  |  İLETİŞİM

BİYOGRAFİ HABERLER MAKALELER GİYOTİN HAVUZU İLETİŞİM
KIRMIZI DÜĞME | HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi
  KADROMUZ
 
KIRMIZI DÜĞME

YAZILARI 3

KIRMIZI düğme yazıları

3

Kıssadan kimseye

Türkiye tarihi

 

Babam, alışkanlık üzere yazalım, Osmanlı hayranı idi. Ama aynı zamanda da, ölümüne yakın, OSMANLI HANEDANINDA ŞAHZADE KIYIMI adlı,ciddi bir araştırma hazırlamaya da başlamıştı.O zamanlar , 1965/70, sırtı siyah bez ciltli, çoğunluk mavi kapak renkli,yaklaşık 300 sayfalık defterler vardı. Onlardan bir tanesini bitirmiş, ikincisine başlamıştı.

Ancak, 1917 doğumlu olması itibariyle, okulda, ilkin, OSMANLICA alfabe ile öğrenmişti yazmasını.Çok iyiydi ALFABE bilgisi ve kaligrafisi hoştu .

Harflere verdiği eğim, dalgalandırma falan.

Ömrü yetmedi.

Ben,ANNE VE BABA kütüphanemizden, ENVER BEHNAN ŞAPOLYO, ATSIZ,FRANSIZ EDEBİYATI, Osmanlı zaferleri,  YILMAZ ÖZTUNA , Hilmi ziya Ülken, EFLÂTUN/ cumhuriyet ( republic ya da devlet- tabi kolejde, İngilizceyi sökmeye başladığımız dönemlerde, annem,biraz asılmıştı İNGİLİZCE alt yapıma, kitabın kapağının tasarımı ilgimi çekmiş, düşe kalka ,40,50 sayfa okumuştum ) ), ANATOLE FRANCE/ Allahlar susamışlardı,abdulah ziya kozanoğlu gibi yazarları okumamı işaret etmişlerdi.

Tamamını okumuştum bu “yazarların”. En çok da ,HİLMİ ZİYA BEY’in, “ tarihi maddeciliği reddiye” kitabını,aklımca okurken, su kaynatmış,araba yolda kalmıştı.

Annem,babamın gereksiz Osmanlı “ sevgisiyle”, tatlı tatlı dalga geçer, babam da ,” AMA NİMİ” deyip, savunma hatlarını güçlendirmeye çalışırdı.

Elbette annem haklıydı.

Bu şartlar altında geçen çocukluğumun, bana kazandırdığı, en güçlü silâh, farkında olmadan ,NASIL DÜŞÜNÜLÜR’ün ,zihni altyapısını kurmak, zenginleştirmek olmuştur.Bu zihni girdiyi, yıllar sonra fark edecektim.Bu arada , mutlaka,orta birde, kolejde, SAĞLIK BİLGİSİ dersimize gelen, ( özde biyoloji ) bir yıl önce, ardında kısa bir mektup bırakarak intihar eden (*), çok şey öğrendiğim hocam, JAMES CONNOLY’i de anmam gerekir.

DÜŞÜNMEK, ayrı,apayrı bir melekedir, metafizik eylemdir, göksel kattır, yüksekliktir.

İnsanların ezici çoğunluğu, konuşmayı sökmeye başladıkları andan itibaren,zihinlerine , evde-sokakta-bakkalda-kahvede-okulda-askerlikte-camide-kerhanede-postahanede-iş yerinde, dolaylı/dolaysız ,farkında olmadan sokuşturulan “ sofra” artıklarını ,belleğinden geçirmeyi, DÜŞÜNMEK zannedegelmektedir.

Oysa düşünmek,bu değildir.

DÜŞÜNMEK, zihinsel kavramlarla yapılan, “ psişik/ madde ötesi” bir eylemdir.

Takla attırmaktır.

Zihni bir eylem,ancak kavram oluşursa, oluşmaya başlar. Örneğin MASA sözcüğünün oluşması için, mutlaka bir zihni gerekliliğin ortaya gelmesi şarttır.

Bu durumda, ZİHNİN özgürce çalışması sonucunda da, ortaya gelebilecek bir üst hamle de, sözcüğün, ZİHİN ekranına gelmesidir.

SOSYOLOJİ hocam, ORD PRF SULHİ DÖNMEZER, ESKİMO dilinde ,YALAN sözcüğü yoktur dediğinde, bütün birinci sınıf,birbirimize bakmıştık, 1975/76.

Demekki o toplumda, öyle bir zihni kavrama gerek yokmuş ki, karşılığı olan sözcük ,ortaya çıkmamış diyebiliriz.

Pergelin hareketli ucunu , biraz daha açalım:

Anadolu’ya, ÇAĞRI- TUĞRUL- SUNGUR- SAVCI- ERTUĞRUL olarak gelenlerin, kısa bir süre sonra,nasıl KEYKAVUS-KEYHÜSREV-OSMAN-MUSTAFA ya dönüştükleri ya da dönüştürüldükleri, bize, ANADOLU zihin tarihi için ,önemli ipuçlarıdır.

AKADCA’dan dallandığı düşünülen ,ibranca ve Arapçada, sesli harf olmayışının, özellikle kuran tercümelerinde , ne gibi kamburlar yaratabileceğinin  AKLA gelip,gelmediğini anlamak yararlı olur.

Kavram yetersizliğinin, nasıl bir zihni tembellikten filizlendiğini bilmenin, bizleri, ne tip ZENGİN ve GÜMRAH ufuklara götürebileceğinin düşünülmesi.

Kısaca, bu zihni ve yeknesak yetersizlik içinde, başta TARŞH olmak üzere, bu topraklardan,sağlıklı bir SOSYAL bilim ( hatta FEN bilimleri) doğurganlığı beklemek,ABESLE iştigalin kendisi olmalıdır.

Bu gayretlere yelken açanların da , çok ciddi bir UNUTKANLIK(!) intiharına maruz kalıp, topraklarını terk etmek zorunda bırakıldığını BİLMEK, yeni ufuklar için yararlı olacaktır :

MUZAFFER ŞERİF/ NİYAZİ BERKES/PERTEV NAİLİ BORATAV/ geçen yüzyıl başında DR REŞİT( ANNEMİN anneannesi Bedia Hanım’ın kuzeni olup, büyük TÜRK astro fizik alimi FEZA GÜRSEY’in babasıdır.20. yüzyıl başlarında, Paris’te Curie ailesinin asistanlarını , ölmeden az önce, oğlu FEZA BEY’e, “bilim yapmaya devam edecekse, ülkeye dönmemesini vasiyet edip, hüngür hüngür ağlayan adam )) gibi isimler, ilk anda aklıma gelenler.

ÖZGÜRLÜK,özgür düşünce, bu topraklarda, biteviye, KUDUZ köpek gibi takip edilen bir olgudur.

Adını,sanını,cinsini, cibiliyetini,okur yazarlığını bilmediğimiz BİRİLERİ, özgürlüğün karşısına, DAİMA, tepedelenli ALİ PAŞA, KUYUCU MURAT PAŞA gibi çıkıp, var güçleriyle HADIM etmişler, kendi gibi düşünmeyenleri, zındanlarda çürütmüşler,olmadı, suikastlerle yok etmişlerdir.

Kısaca devletimiz(!), faili meçhul cinayet zengini bir hovarda değil de nedir!

Nazım’ın, Kemal Tahir’in, Kerim Korcan’ın,Orhan Kemal’in , kaç yılı cezaevlerinde geçmiş ve bu şekilde boşa giden gayretlere , devlet imza atmıştır.

Bu noktada , şu soruyu sormak istiyoruz:

Türkiye Cumhuriyeti, devlet midir, yoksa devlet taklidi yapan,yapay bir organizasyon mudur!

AMA şurası ,sarsılmaz bir gerçektir ki, dünyada,20., 21. Yüzyıllarda, çok az devlet,bizimki kadar, YURTTAŞLARINA eziyet edebilmiş, etmektedir.

İlk gençlik yıllarımızda, 1970’den itibaren , devlet memurlarını anımsadığımda,gözümün önüne,daima , 2. Sınıf,kenar mahalle artığı diyebileceğimiz,yetersiz insanların geliyor olması, acaba tesadüf müdür yoksa, başka türlü bir izaha mı muhtaçtır!

TAPUDA,MALİYEDE,MAHKEME KALEMLERİNDE,ÖZELLİKLE KARAKOLLARDA  göregeldiğimiz zulmûn içyüzü nedir!

Örneğin  neden ANKARA BAHÇELİEVLER ya da ÇANKAYA SEMTLERİNDEN , imam – müezzin-polis-komser-hademe – çay ocakçısı çıkmaz da!!!

İlle de ÇANKIRI,KIRIKKALE gibi illerin, “periferisinden” ÇIKAR.

 Ezik, hırpalanmış,gençliğinde bir kez olsun bir kadının,genç kızın elini tutmamış,anasına-bacısına, çoğunluk, “” GIIZ” DİYE SESLENMİŞ, cinselliği ANADOLU bozkırında,dişi merkeplerin vajeninde,bedensel boşalma olarak tanımış,WILLHELM REICH’ın tanımıyla,KÜÇÜK İNSANLARDAN çıkar.

SONRA bu “” küçük insanlar”, üstlerine devletin LİBASINI giyince, çoğu, başımıza EJDERHA kesilirler.

DEDİĞİM gibi.

Düşünmek, oluşturulmuş kavramlara takla attırarak, umulmadık, görülmedik gök katlarına yükselebilmektir.

O da , bu dükkanda yok hemşehrim.

AKSİ, bir alay cırcır böceğidir yeryüzü,şimdiki gibi.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

    Bu Habere Henüz Yorum Yapılmamış..!



 
 HABERLER
 
ÖZET OLARAK TÜRKİYE
15. BÖLÜM

Tarih : 19.08.2024
Devamı...
 
 
ÖZET OLARAK TÜRKİYE
13.BÖLÜM

Tarih : 18.08.2024
Devamı...
 
 
 
 MAKALELER
 
BİR EMİNE ROMANI
İÇ DÜNYA ÖYKÜSÜ

Tarih : 10.01.2024
Devamı...
 
 
sonbahara merhaba
candan ve gönülden

Tarih : 14.10.2023
Devamı...
 
 
 
 GİYOTİN HAVUZU
 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
8. KISIM

Tarih : 1.08.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
7. KISIM

Tarih : 31.07.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
6. KISIM

Tarih : 28.07.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
5. KISIM

Tarih : 28.07.2024 |
Devamı...

 


 
 

 
 
ANASAYFA BİYOGRAFİ SIK KULLANILANLARA EKLE GİZLİLİK İLKELERİ İLETİŞİM


Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.

HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi | huseyinsungur.com © Copyright 2015-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA