4.BÖLÜM

Annem de ,İst. Amerikan koleji mezunu olduğu için,zaten TARSUS amerikana girmem “gerekiyordu”!Diğer okul sınavlarını,kazanmama rağmen.

Annesi İst. Amerikan koleji,babası,İST HAYDAR PAŞA LİSESİ, ANK.HUKUK mezunu bir ufaklığa, annesi babası, okula ilk gün girerken, “ besmele çekip”, sağ ayağıyla adım atmasını,sıkı sıkı tembih ediyorlardı.Babamın tarla ,takım işlerinin bozulduğu ya da bozulmakta olduğu durumu,bizlerden ustalıkla gizleniyordu.Yalnız bir yıl,o da ilk girdiğim sene,okulda öğle yemeği yiyebildim.Çünkü, eğitim,yemek ve yatılı olma,ayrı ayrı ücretlendiriliyordu.Yalnızca o yıl, öğle yemeğini ödeyebildik. Zaten babam, ne yazıkki, fazla yaşamadı, birkaç yıl sonra yitti,gitti.Babam yitip, gittiğinde, onbeş yaşlarımdaydım.

Kolej, bir zaman,değerli müdürümüz, MR ROBSON’un, anneme yaptığı bir tanımlama ile “ KÜÇÜK BİR ŞEHRİN,BÜYÜK OKULU” idi.Peki TARSUS ve KOLEJ, birbirine tanış-dost-ahbap  olabilmiş miydi! O yıllar için yanıtım, tartışmasız HAYIR dır.

Ama,ama eklemek durumundayım ki, TARSUS’ta, o yıllarda,dünyaya dönük,başka başka yerleri merak eden, sorup,soruşturan bir kesim de  vardı.60’lı yılların TARSUS LİSESİ, bana göre ,bir efsanedir.Memlekette , doğru dürüst TİYATRO bilinmezken, zamanın abileri, TARSUS MEYDAN SAHNESİNİ kurmuşlardır.

HAŞMET ZEYBEK-ERDAL GÜLVER-İSMAİL HAKKI BİLGENOĞLU,ilk ağızda aklıma gelen isimlerdir.Vee, bu ekip, zamanın ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, tiyatro şenliğinde, en iyi EKİP seçilmiş ve kırık dökük bi THAMES minibüsle, TÜRKİYE turnesi bile yapmışlardır.

Dahası ,yalnızca yabancı film gösteren YENİ SİNEMA, O YILLARDA,olasılıkla ,ülkenin hiç bir yerinde uygulanmayan bir önlemi ,çekinmeden uygulardı.

Esas filmden önce, “” gelecek program-pek yakında” kısımları gösterilirdi. Bu bölümler gösterilirken girdin,girdin. Film başladığında, feriştah olsan,içeri alınmazdın.Salonda bekleyeceksin.

YENİ SİNEMA derken, efsane diyebileceğim, BİLETÇİ RAFET AĞA’dan söz etmemek,olanaksızdır. 

Dudağından eksik olmayan YENİCE cıgarası.

Kısa boylu,kunt görünüşlü, ilk bakışta asık suratlı.Fakat, kalbine girdiğinizde, saatlerce güldürecek malzemeye sahip biri.

Peki, neden BİLETÇİ RAFET AĞA dedik!Rafet Ağa’nın, akıllara durgunluk veren,bir görsel belleği vardı.Şöyle ki: siz, birinci filme girdiniz,arada dışarı çıkmak istediniz, RAFET AĞA’ya,bilet kesiğini gösterip,karşıda bekleyen ve ikinci filmi görmemiş arkadaşınıza ,bilet kesiğinizi verip, görmediği,merak ettiği ikinci filmi ,görmesini sağlayacaksınız.

Yemezler.Rafet AĞA, mutlaka ama mutlaka , sizin bilet kesiğinizle, ikinci filme SIZMA eylemine giren arkadaşınızı bilir veee “ dur bakalım nereye,sen birinci filme girmedin ki” deyip, kovalardı sizi.

60’lı yılların başlarında,yalnızca CUMARTESİ günleri olmak üzere, saat 2 ila 2 30 arasında, sinemanın bulunduğu mahallenin gençlerinin kurduğu,belkide TARSUS’un ilk POP orkestrası olan,İKİZLER,konser verirdi. Biliyor muydunuz!

Hatta ve hatta, 3,5 yıl önce,tesadüfen tanıştığım, ADANA devlet konservatuarından bir piyanist arkadaş, konakladığımız otelde, ekstra program yapmaya gelmişti.Bir program sonrası,sohbet ederken, bana TARSUSLU TONGUÇ ailesini tanıyıp,tanımadığımı sordu.Elbette dedim,kim tanımaz İKİZLERİ, merkezde fotoğraf stüdyoları var.

Hayır dedi, abileri BURHAN TONGUÇ adını duymuş muydun!

Hayır dedim,bilmiyorum.

 Türkiye’nin, ilk kaydedilmemiş , caz davulcusudur demez mi!

Şimdi,şu noktayı mutlaka belirtelim ki, dönemim koşullarına bağlı olarak,elbette bizlerin ,bir anlamda ,iki çeşit yaşamı oluyordu,KOLEJDE okumaya başlayınca.

Kolejin için ayrı,TARSUS Mersin Adana sokakları, apayrı dünyalardı.Şunu hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım…Bizim TÜRKÇE derslerinde okutulan ,OKUMA kitabının içeriği ile orta 2 ve orta 3.sınıfta okuduğumuz ,İNGİLİZCE OKUMA kitaplarının kıyaslanması, düşünülemezdi bile.

İngilizce okuma kitaplarımız,baştan sona, İNSANİ DEĞERLER-ŞİİR-TİYATRO- MİTOLOJİ metinleri içerirken,bizimkiler, sade suya tirit, hiçbir özelliği olmayan, avara kasnak okuma metinleri idi.

Kimya laboratuvarımızı anlatmama gerek var mı!

Ama ,hepsinden hepsinden önemli olan bir “som altın” bileziği vardı kolejin:

DÜŞÜNCENİ,ÖZGÜRCE ANLATABİLİRSİN.

Bu bölümü bitirmeden, bizim baba müdür ROBSON’la, bir bakanlık müfettişi arasında geçen ,hafif bir gerginliği aktaralım da, ortalık biraz hoş nefes alsın!

Müfettiş, liseli öğrencilerin neden saçları uzun MR ROBSON diyor.

Baba da, bizi,saçlarının uzunluğu değil, kafalarının içindeki aklın,bilginin uzunluğu ilgilendiriyor efendim “ diyor”!

Gerisi,sizin bileceğiniz iş…     

Kapak fotosu !!!

"O"" Gençler ki, 70'lerin fırtına topçuları idiler.Ayakta sol, santraf HAMZA BAŞEĞMEZ, sağda, santrofor, tekme tokat savar Hamit...Oturan , bendeniz cennet kuşu.Yer, şimdiki KAPALI SPOR ALANININ ( salonu değil,alanı ) bulunduğu, "" meşhur arka saha"! 1871 yazı olsa gerektir.

Yıllar sonra, efsane KEBAPÇI EYÜP'de, yine aynı pozu veriyoruz...