ANASAYFA  |  ÖNERİ VE ŞİKAYET  |  İLETİŞİM

BİYOGRAFİ HABERLER MAKALELER GİYOTİN HAVUZU İLETİŞİM
CAN KIRIKLARI | HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi
  KADROMUZ
 
CAN KIRIKLARI

4. KISIM

CAN KIRIKLARI

4. Kısım

Kirin , paspal bir giyimin , aslında gezegenin insanlara ayrılmış yaşam diliminde , hiçbir hikmeti yoktu , yok olmasına da , ama insanlar , binlerce yıl ,  hep böyle , yani üstbaşla haşır neşir olmuş , içerdeki dünyanın anlamına bir türlü erişememişlerdi .

Dışardaki  bir  çok ayrıntıyı bir araya getirebilmişler ama içeriye , bir türlü güçleri yetmemiş . Nasılsa görememişler .

Acaba !

Kahraman olmaktan ziyade , kahramanların(!) basıp , geçtiği merdiven basamağı , toprak parçası , halısı , kilimi , çulu çaputu olmak , onları pek bir mes’ud etmiş görünmektedir .

 

 .Bugün , kim bana , binlerce yıl önceki bir atanın , üzerinde hayvan postu ile yiyecek avından döndüğündeki hali ile akşam evine , filesiyle(*) gelen bir mütevazı baba arasındaki farkı anlatabilir ki!

Yahut , mağarasını , çalılarla süpürmüş , alet edevatı , olduğu kadarını tertipli bir şekilde   yerleştirmiş , avdan dönecek erkeğini bekleyen anne ile eski bir mahallede , ahşap  pencere kasasının  kenarına oturup , günün yorgunluğunu , sokağına , komşularına bakıp , gidermeye çalışan , sokağın ucuna da bakarak olup , kocasının , elinde file(*) ile evine dönüşünü bekleyen günün annesi .

İlk mektubu açmak , elbette çok büyük bir heyecan olacaktı . Gökyüzünde ,  ne kadar elektirik dolu bulut varsa , sanki , görünmez bir emirle yeryüzüne , doğrudan göğüs kafesinden , yüreğine inmişti .

Okumak , farkında olmadan , bir başka evrene , rüzgâra , sessizce çekip gitmek olmalıydı. Yazmaksa , bu gidişin taşıyıcısı olan , gök biniti miydi ! Hayallerin kokusu , ruhu tırmalayan çaresizlik ateşi , iblisin arkadaşlık teklifi , cehaletin kuduz dişleri ; Hepsi evet hepsi bu dairenin içinde bir yerde , görünmeden , yanyana idiler .

Avuçlarındaki teri , gömleğine sildi , açık duran kalınca zarftan , ilk mektubu , kırılacak eşya titizliği ile çıkardı . Üçe katlanmış kâğıdı , düzeltti , çalışma masasına serdi , sol eliyle bir ucundan masaya bastırıp , öteki eliyle , ütüler gibi sıvazlayıp , düzeltti .

Kalbi , bir yerlere gidip gidip , geliyordu .  

 

“” Kaç yalnızlık birikti, şu solan ömrümde!.. Ya ben dîvâneyim, ya sen; şu solgun gönlümde .  Bir lâhza ( an )  bak da gör ki, kor olmuş yanan bakışlarımı!.. Ne olur solmasan her 'dem'de, çatmasan billur kaşlarını; Zaman küskünlük vakti değil , ömür ellerimden kayıp geçmede!.. Kuru yapraklar gibi saçılmış yıllarım, ardından rüzgâr esmede..." Bir Dem-i Nevbahar .”

 

Ben ,  seni düşününce küçükken kaybettiğim oyuncaklarımı önümde buluyorum. Ben seni hayal edince ,  salıncakta sallanma sırası bana geliyor.

 

 

Boğuk bir bakışın oluyor senin . Bir girdap derinliğinde kayboluyor gibiyim . Yok gibi yaşamak bu ,  kalkıp kurtulmak gibi kalabalıklardan .  Durma bana türkü söyle , Asya  olsun , derya deniz olsun ,  gönlümüze  serilsin . Susuz dudak gibi çatlak olsun , bu kez da ağzın . Karanfil gibi olsun , kara çiçek gibi solgun yüzün parlasın rüyalarımda .  Durmadan akıyor kalbim ayaklarına ,  bana karanlık karanlık  bakma . Ağlıyorum bir karanlık karayel saçlarına . Çekme ülkemden nar yangını gözlerini .

 Kurtar beni bu  kentten . Kurtar beni yalnızlıklardan , sonra da  bırak  git beni .

 Arıyor ,  arıyorum ; O ilk çağ ırmaklarındaki , ay ışığı düşmüş  sedefden ellerini . Susmam seni ürkütmesin ,  içimde çağlar , çağlar  var bilmelisin . Katı bir yalnızlık bu bilmelisin . Kaçmam ,  kendimi bulmam , senden yoksunluğa bağlıdır  , iyi bilmelisin . Şu yalnızlık çıkmazında ,  önümde hep sen varsın , bir türlü elini uzatmayan .

 Niye her şey bir anda kayıyor , sen kayıyorsun .  Kalbim niçin bu kadar yabancı sen niye yoksun .  Niye akşam yüklü geceleri ,  içimden atamıyorum . Niye bunları bir anda unutamıyorum .Hadi tut elimden , gökler gibi ört üstümü , ölü kadar yalnız kalayım “.

Anlaşılmaz bir kuyuda  , bir kasırga mıydı ,  içine atılmıştı , delilikle mi imtihan edilecekti ! Yaşadığı zamanın bağlarının dışında  hissetti kendini  Bir dünya ya da dünyalardan dünya mı beğenecekti bu anaforun içinde !

Çaresizlik , dışına çıkamadığı kaos , başını istemsizce , dedesinden kalan ceviz çalışma masasının üzerindeki mektup kâğıdına , yanağını yapıştırır gibi koydu .

 



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

    Bu Habere Henüz Yorum Yapılmamış..!



 
 HABERLER
 
ÖZET OLARAK TÜRKİYE
15. BÖLÜM

Tarih : 19.08.2024
Devamı...
 
 
ÖZET OLARAK TÜRKİYE
13.BÖLÜM

Tarih : 18.08.2024
Devamı...
 
 
 
 MAKALELER
 
BİR EMİNE ROMANI
İÇ DÜNYA ÖYKÜSÜ

Tarih : 10.01.2024
Devamı...
 
 
sonbahara merhaba
candan ve gönülden

Tarih : 14.10.2023
Devamı...
 
 
 
 GİYOTİN HAVUZU
 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
8. KISIM

Tarih : 1.08.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
7. KISIM

Tarih : 31.07.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
6. KISIM

Tarih : 28.07.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
5. KISIM

Tarih : 28.07.2024 |
Devamı...

 


 
 

 
 
ANASAYFA BİYOGRAFİ SIK KULLANILANLARA EKLE GİZLİLİK İLKELERİ İLETİŞİM


Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.

HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi | huseyinsungur.com © Copyright 2015-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA