ANASAYFA  |  ÖNERİ VE ŞİKAYET  |  İLETİŞİM

BİYOGRAFİ HABERLER MAKALELER GİYOTİN HAVUZU İLETİŞİM
BÜYÜKEVİN HİKAYESİ | HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi
  KADROMUZ
 
BÜYÜKEVİN HİKAYESİ

2.2. BÖLÜM

BÜYÜKEV’in hikâyesi

2.2. bölüm

 

NAMRUN günleri…

Kendimi bilemediğim , 5 yaş altı zamanlarında , NAMRUN’a nasıl gidilirmiş , anımsamam mümkün değil .Sanırım o yıllarda da , 60 öncesi , olasılıkla bir tek otobüs olsa gerektir. Ve bu da , sanırım REŞAT MİRİCİ’nin olsa gerektir . Osman ( HOMURLU ) Abi, arayıp,soracak ,bana bildirecek .

1920’lerin ikinci yarısında, “ kaptıkaçtı” denilen araç ya da araçlarla ( sanırım tenteli FORD olsa gerektir bu araçlar ) , insan ve yük taşıması başlamış .40’lı yıllara gelince, evvela kamyon , takiben de , kamyondan çevrilen , otobüs devri başlıyor .

Zamanın otobüsçüleri ; Dabisler,Tahir Hoca,Tenekeci Mahmud .

O arada , TENEKECİ MAHMUD , Şadi Eliyeşil Bey’den , uzun şase , Opel kamyon satın alır , olasılıkla da, otobüse çevirir.

50’den itibaren de, otobüs devri başlar .

Reşat Mirici’nin ilkin, 50 model FİAT marka bir otobüsü vardır … (Yeğeni TAHİR MİRİCİ ‘ye çok teşekkürler.)

Ardından , 52 model , burunlu CEMSESİ  , nam-ı diğer KARA KARTAL , Adil Dokuyucu ve Yakup Çeliktaş’ın otobüslerinden söz etmeliyiz . Dokuyucular’ın otobüsü de , “ FÜZE” lakabıyla seferdedir .Ancak bir gün , DARIPINARI mevkisinde, KARA KARTAL’ın freni patlar . O sert ve dik rampada,şoför , aracı ve yolcuları kurtarayım derken , irice bir kaya parçasına vurur ve uçuruma yuvarlanır KARA KARTAL .Epeyce insan kaybı vardır .Memleketin meşhur avcısı , AHMET AVCIOĞLU da , yitenler arasındadır .

Tarih, 60 öncesidir , ben , 3 ya da 5 yaşlarındayım .Namrun’dayız. “ Fötr “ şapka, dedemlerin kuşağı için , çok önemli bir motifdir . Fötr şapka , hükümdarlıktan , cumhuriyete geçişin bir simgesidir . Ve , titizlenmek gerekir .

Dedemin , beyaz bir yazlık fötr’ü vardı ya da “mış”. Burhan Kemal , çarşıdan gelmiş ve ben, nasıl olduysa, sofada , ejderha dedemin fötrünü tuttuğum gibi, avluya atmışım .

İyi de, o an , Burhan Kemal’in kükreyeceği tutmuş. Olacak ya!

İlle de avluya inecem, fötrü alıp, kendine verecem .Nenem , bir tarafdan , babam bir tarafdan … Hem gülüyorlar hem de dedemi sakinleştirmeye çalışıyorlar .

İşte böyle , “ ot , kökünün üstünde büyür “ . Burhan Kemal dedem dökmüş, ben toplamışım . Benim de ara ara , böyle deliliğim tutar . O ara, allahını seven , uzaklaşsın benden  . Yalan yok . Gerçi kalp kırmam . Asla.

Sabanan ( sabahleyin ) , güneş, “At dağını” az biraz çıktı mı , bitişik duda dadanan , zamanına göre , üzümcükler, incir kuşları , hatta karatavuklar , çalar saat yerine , ötüşleriyle , insanı uyandırır . Demini bulduysa , bağ bekçimiz Hacel ( Hacı Ali) Ahmed’in merkebi , mutlaka anırır’ dı’!

O’nun merkebini ( eşşeğini) kaçırmak , yetişkin-ergen dönemimde, en büyük keyfimdi . Gene bir gün eşşeği kaçırmışım , güneyden kuzeye doğru , nerdeyse dört nal geliyorum . Arap Mustafa , Kör Taci , Kaplan abigilin evlerini geçtim , Koçoğlu’nun bağı hizasındayım . Kenarda , irice bir kaya var’dı !

Bağ, yola göre , bir iki metre aşağıda ama sınırı , böğürtlen çalısı dolu . Ne bileyim , iki tane muzip arkadaş, beni görüp , “ o kayanın” dibine pısmışlar ( sinmişler ) , ben de , kovboy CON VAYNE gibi sürüyorum eşşeği.

Birden önüme çıkıp , bir nara atıp , eşşeği engellemesinler mi ! Eşşek bu , meşhur “ mestenhaus” freni gibi , kayarak durdu durmasına da .

Boş bulunan bendeniz , Koçoğlu’nun , bağına hudut yapan BÖĞÜRTLENLERİN içine , alçaktan uçan güvercin gibi düştüm .

Anlayacağınız , NASREDDİN HOCA gibi damdan düşmedim ama ,“” eşşekten “ düşmenin ne demek olduğunu , çok çok iyi biliriz.

Tabi bağın içinden , düşe kalka yürüyüp,yola çıktık … Etrafda kimsecikler yok . Alelacele , eşşeği bizim bağa götürüp , Ahmet Ağa’nın çadırı hizesındaki cevize bağladım ki, rahmetli oğlu Sarı Mustafa , çadırdan , tertemiz bir yörük şivesiyle “ Ne halll etting baaağ” diyerek çıktı.

“Amman Mustafa , yetiş , Koçoğlu’nun bağına uçtum . G….tüme kadar diken dolu her yanım “ dedim , Mustafa kahkahayı bastı,haklı olarak .

“Ne haaal uçtung bağa baaağ” dedi.

“Millet , kayanın dibine pısmış, dört nal geliyordum eşşeğinen, birden önüme çıktılar,hayvanı ürküttüler, hayvan da zart diye ürkünce, soluğu böğürtlenlerin içinde aldım” ..

 



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

    Bu Habere Henüz Yorum Yapılmamış..!



 
 HABERLER
 
TUTUNAMAMAK
NASIL BİR EDEBİYAT

Tarih : 17.12.2024
Devamı...
 
 
BÜYÜKEVİN HİKAYESİ
2.2. BÖLÜM

Tarih : 26.11.2024
Devamı...
 
 
 
 MAKALELER
 
BİR EMİNE ROMANI
İÇ DÜNYA ÖYKÜSÜ

Tarih : 10.01.2024
Devamı...
 
 
sonbahara merhaba
candan ve gönülden

Tarih : 14.10.2023
Devamı...
 
 
 
 GİYOTİN HAVUZU
 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
16. BÖLÜM

Tarih : 23.11.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK
TÜRKİYE / SONBAHAR 1

Tarih : 21.10.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
8. KISIM

Tarih : 1.08.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
7. KISIM

Tarih : 31.07.2024 |
Devamı...

 


 
 

 
 
ANASAYFA BİYOGRAFİ SIK KULLANILANLARA EKLE GİZLİLİK İLKELERİ İLETİŞİM


Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.

HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi | huseyinsungur.com © Copyright 2015-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA