ANASAYFA  |  ÖNERİ VE ŞİKAYET  |  İLETİŞİM

BİYOGRAFİ HABERLER MAKALELER GİYOTİN HAVUZU İLETİŞİM
BEN ve ZAMAN BENİM TERKİMDE | HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi
  KADROMUZ
 
BEN ve ZAMAN BENİM TERKİMDE

Amansız bir yol hikayesi…

(( 1961’den beri ayrılmadığım YOL arkadaşlarım ÜLKÜ – HATİCE-BİLAL ve DELİ BEKİR için ))

  1. Bölüm

Çok zaman önceydi, değil mi! Okumayı öğrendiğim için,resmen deli divane olmuştum. Okulda(*), her önüme gelene, öğretmenler dahil, üstkata çıkan merdiven başındaki uyarı levhalarında yazanları, bakın ben onları okuyabiliyorum diye gösteriyordum.

Hayat ve tamamlanmamış Cumhuriyet ansiklopedileri, kütüphanemizde olunca, sınıfımın çalışkan öğrencileri, bizim eve dolup,taşmaya başlamıştı.  

İnsan, ne olur ki, böyle yazdığı zamanlarda, göğüs kafesine bir yumruk mu oturur, yoksa geçmişin görünmeyen bir çift eli, gelir, iman tahtasında, oturur da oturur. Bilmiyorum.

Ama bildiğim, hayatı, yazarak ileriye taşımak, süslemek, namuslu olmak en başta. Hiç bir cüzdanın, banka hesabının sana hükmedemediği, gözünü karartamadığı bir insan olmak. Bileği bükülemeyen bir ruh gücü. Size, anlamsızcasına, lâf ebeliği mi yapayım. Ne gereğivar ki! Hem ben yapamam, anında sırıtırım.Yaş, aman yaman derken, şakayla karışık, yetmiş oldu. Vay canına. Yetmiş yaş. Artık kimisine amca, kimisine de dede olmuşuz. Hatta bazı dedelere de, abi olma durumundayız.    

Hepsi bu kadar.

“Bu kadar “ sevyede, aç bile kalsanız, inanın, emin olun hissetmezsiniz açlığınızı. O ruhsal duyuş, derinlere inen seziş, sözle ifade edilemeyen, dehşet bir esenlik, mutluluk duygusu, size , gerçekten alemleri gezdirir.  

Ama gülmeyin, henüz sünnet olmamıştım. Babamın derdi, ille de benim sünnetime, türkücü, Nurettin Çamlıdağ’ı getirmekti. Kaldı ki, biz, o yıllarda, evde, Nurettin Çamlıdağ, YURTTAN SESLER KOROSU/ MUZAFFER SARISÖZEN’i Türk halk müziği olarak, klasik musikimizde de, olmazsa olmaz, EKREM GÜYER ve eşi MÜZEHER GÜYER’i dinlemedeydik.Tabi ki, bazı akşamlar, RADYO, ki “” TRT” henüz kurulmamıştı, İSTANBUL ve ANKARA radyosu yayınları dinlenir, mutlaka “ İNCE SAZ” kaçırılmazdı.

Size bir sır vereyim(mi)…

Büyük radyocu ve nasıl desem, sosyal tarih pınarı EŞREF ŞEFİK Bey’in, İSTANBUL radyosundan, haftada bir yayınlanan , PEHLİVAN TEFRİKALARI’na(*) yetiştim, dört gözler beklerdim. Hatta bazı muzip gazeteciler, rahmetlinin program arasında, “ Müsadenizle, sütümden bir yudum alayım” aralığını, “ Yalan söylüyor,üstad,rakısından yudum çekiyor” diye takılırlardı. Şaka değil, ben, EŞREF ŞEFİK sayesinde, TÜRK çayır güreşindeki, büyük “ pelvanları”, ADALI HALİL- KEL ALİÇO-KOCA YUSUF- KURTDERELİ gibi, daha REŞAT EKREM KOÇU , SEDAT SERTOĞLU gibi kalemlerden okumadan önce, dinleyerek öğrenmiştim. Hatta bazen, hocamız OSMAN BEY, sosyal bilgiler( o zamanlar bu dersin adı HAYAT BİLGİSi idi) dersinde, kimi konuları bana anlattırırdı. Hatta öyle ki, annem, Amerikan koleji mezunu olduğu için, uafaktan İngilizceye başlattığı için,  Amerikan reisi cumhuru KENNEDY öldürüldüğünde, yerine, apar topar geçirilen  yardımcısı JOHNSON’ın adını,  bana söylettirirdi derste .

Unutmadan, TARIM dersi vardı; Süt nasıl sağılır, yoğurt nasıl yapılır, fideler nasıl aşılanır falan öğrenirdik. Ve bugünlerin eğitim sefaletini gördükçe, nasıl ağlayabilceğime bile şaşırıyorum.

Küçücük dünyalarımız vardı MİTHATPAŞA(*) mahallesinde. İlkokulda mıydım, değil miydim,tam çıkaramıyorum. Bizim sokağın (277.sokak) hanımları, genç kızları, toplandılar, doğru ŞAR(*) sinemasına gittiler. Hayal meyal hatırlıyorum … Daha iyi hatırlayanlar, yanlışsam, düzeltsinler beni…

Niye gittiler! BÜLBÜL YUVASI filmi gelmişti; 1961, Belgin Doruk -Göksel Arsoy başrollerde idi.

O küçücük dünyalarımızda, ne renk vardı ki, yaşamı ilginç ve çekici kılacak. Evlerin bir çoğunda, ne radyo-ne buz dolabı-ne de benzeri bir elektirikli EV ALETİ vardı.

Fakat birgün.

Dikkat edin , bir tarih gezisine çıkıyoruz. Boşuna zaman, benim terkimde yazmadım…

Annemin hala oğlu CAHİT ABİ, Mersin’den , “ cemse “ pikabıyla geldi ve İskenderun’a gidildi.

O pikap,bugün hala duruyor galiba…

Şimdi SIKI DURUN : 1 tane buzdolabı- bir tane de elektirikli süpürge alındı ve gelindi.

Bitmedi.  

(( (*)Tarsus, 1961 sonbahar, Mithatpaşa mah. ATATÜRK ilkokul , 1.sınıf…

(*) Tefrika: arka arkaya anlatılan öykü.

(*) Mithatpaşa mahallesi: Yıllar önce ikiye ayrıldı, tren hattına bakan, ŞEHİTLER ANITI’ndan dolayı, şimdiki MİTHATPAŞA’ya giden yolun altı, tren hattına kadar, ANIT MAHALLESİ olarak tasnif edildi.

(*) ŞAR: Ermenice ve Farsça üzerinden, Türkçe ve Kürtçe’ye giren bir sözcüktür. Ahmet Vefik Paşa, lügati osmanide, “Şar” ı , su sesi olarak, 1876’da tasnif etmiş. Türk Dil kurumumuza göre de, ŞAR, şehir demektir. Asya’da , sık kullanıldığını biliyoruz...



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

    Bu Habere Henüz Yorum Yapılmamış..!



 
 HABERLER
 
SAROYAN’DAN
NAMRUN’A VE BANA DOĞRU 1

Tarih : 24.03.2025
Devamı...
 
 
ZAMAN BENİM TERKİMDE
AMANSIZ BİR YOL HİKAYESİ

Tarih : 16.03.2025
Devamı...
 
 
 
 MAKALELER
 
BİR EMİNE ROMANI
İÇ DÜNYA ÖYKÜSÜ

Tarih : 10.01.2024
Devamı...
 
 
sonbahara merhaba
candan ve gönülden

Tarih : 14.10.2023
Devamı...
 
 
 
 GİYOTİN HAVUZU
 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
16. BÖLÜM

Tarih : 23.11.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK
TÜRKİYE / SONBAHAR 1

Tarih : 21.10.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
8. KISIM

Tarih : 1.08.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
7. KISIM

Tarih : 31.07.2024 |
Devamı...

 


 
 

 
 
ANASAYFA BİYOGRAFİ SIK KULLANILANLARA EKLE GİZLİLİK İLKELERİ İLETİŞİM


Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.

HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi | huseyinsungur.com © Copyright 2015-2025 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA