ANASAYFA  |  ÖNERİ VE ŞİKAYET  |  İLETİŞİM

BİYOGRAFİ HABERLER MAKALELER GİYOTİN HAVUZU İLETİŞİM
ZAMAN BENİM TERKİMDE | HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi
  KADROMUZ
 
ZAMAN BENİM TERKİMDE

AMANSIZ BİR YOL HİKAYESİ

BEN ve ZAMAN BENİM TERKİMDE

Amansız bir yol hikayesi…

2.bölüm

Geçen sayfanın sonuna doğru , İskenderun’a gidip, evimizin ilk elektirikli aletlerini, annemin emmioğlu, ALAATTİN AMCA’dan alıp, Tarsus’a dönmüştük. Neydi bu aletler !

OBODIN marka bir buzdolabı,orta boy…

BROWN marka da, bir elektirik süpürgesi. Yalnız bu elektirik süpürgesini, size, az biraz tarif etmeliyim. Dikdörtgen bir tüp düşünün, yahut karemsi bir cihaz. Çevresi, son derece, parmakla bastırıp anlaşılan, sert plastikle kaplı.

 Yaklaşık 30 ya da 40 santimetre uzunluğunda… Keçeden bir toz torbası var, metal çerçeve kapaklı. Üç dört çeşit işgören başlığı var. Hatta bir tanesi de, cam bir kase, sinek ilacı koyup, Tarsus’un yaz aylarındaki, dehşet sivrisinek kümelerine, rahat rahat öldürücü püskürtmeler yapabiliniyor. Bu aletler, 277. Sokaktaki, zamanın “ NAFA” müdürü, yani BAYINDIRLIK müdürü , ENVER SÜMER BEY’in evinde kiracıyken alındı.

Enver Amca’nın, Oya-Timur-Şule ve Birnur adlı, dört çocuğu vardı. Timur abi de, ((benim gibi)) , TARSUS amerikanda okuyordu. Akşam üstleri, sokağa bakan antre penceremizin önündeki erik ağacının altında, hatırlayamadığım İrfan abi, rahmetli Samsa Abi( Karamehmet) ile ikindin sohbetleri yaparlar, ben de, onları duyar duymaz pencerenin demirlerine çıkar, sarı kafa halimle onları dinlerdim.

Bu, pencere demirlerine sarılıp, dinlemeleri, hatırladığımda, zihnimin içinden, yüzümün, uzayan  bir duman şekline bürünüp, uzak bir tebessümü, yaklaştırıp, kaçıran hallere bürünmesiyle geçiyor. Ah, o tasasız günler, o tasasız günlerin, görünmeyen pınarlarına ağzımızı dayayıp, suları, gömleğimizin içine damlata, damlata içmek ve gırtlağımızdaki kördüğümün, boğazımızı yaka yaka, ciğerlerimize inişini, her nefeste duymak.

Babam, o tarihlerde, olacak iş değil, bir yaz günü ,  şöförümüz Kadir Abiye, “ AKŞAM, PAVYONA GİDECEEZ KADİR “demiş. Kadir Abi de müthiş şaşkın. Artık o zamanlar Tarsus’ta, herhalde SANTRAL PAVYON var(dı) sadece. Çarşı merkezinde, eski ŞADIRVAN OTEL hizasında. ŞADIRVAN OTEL demişken, bu otelde, AŞIK VEYSEL’in cüzdanındaki parayı, bir gece vakti çalmışlardı.

Veysel de, garibim :

 Kapı Kitli Cüzdan Cepte Para Yok

Parça parça olsun paramı çalan
Kimi gerçek dedi kimisi yalan
Dünyada görmedim böyle bir plan
Kapı kitli cüzdan cepte para yok

Gezdim İstanbul'u İzmir Ankara
Şadırvanlı Handa kaldı bu para
Bu nasıl dalgadır bu ne dubara
Kapı kitli cüzdan cepte para yok

İsa değil göğe çıksın sır olsun
Alanların iki gözü kör olsun
Tarsus'ta bu destan hatıra kalsın
Kapı kitli cüzdan cepte para yok

Bilsem gelmez idim ben bu Tarsus'a
Bu gamlı gönlümü koymazdım yasa
Haber verdim inzibata polise
Kapı kitli cüzdan cepte para yok

Ehli dil olanlar asla bun'almaz
Herkesin ettiği yanına kalmaz
Bu ne muammadır hiç kimse bilmez
Kapı kitli cüzdan cepte para yok

Olan oldu Veysel boşuna yanma
Sana kim dedi ki uyu uyanma
Sılaya gitmeyi severim amma
Kapı kitli cüzdan cepte para yok…

 


 bunun üzerine , “”Şiirini”” patlatır.

Böylelikle, TARSUS olarak , dünyanın kurulmuş, en eski 10 kenti olmak özelliğimize ek olarak, AŞIK VEYSEL’i soyan bir kent olarak, tarihin, talihsiz sayfalarının ardına takılıp, eklemlenmiş olduk.  

Hadi, biz şimdi pederle, Kadir Abi’nin peşi sıra, SANTRAL PAVYON’dan içeri girelim. Anlatımızın tam burası, rahmetli KADİR ABİ tarafından, bana anlatılmıştır…

Peder, eşraf bir ailenin çocuğu olmakla birlikte, TARSUS’taki “ pavyon “ kültürüne, pek de yakın biri değildi. O açıdan, Kadir abiyle birlikte, SANTRAL PAVYON’dan içeri girdiklerinde, pavyon teşkilatı(!) pek bir şaşırır. Görmeye hiç de alışık olmadıkları, “ eşraftan “ bir bey, içeri giriyor…

Masa vs hazırlanır, peder ve Kadir abi oturur.

Şimdi burda, bilmeyenler için, az biraz, TARSUS pavyon adabından söz etmem gerekir.

Pavyonda, hele de “ eşraftansanız” , masanıza, “ KONSOMATRİS” almanız, “ menfaatiniz” icabıdır. Peki, “” konsomatris “ kimdir !

“ Bey”in istediği  ya da ağır bir masaya gelmek isteyen veyahut, kuvvetli bir “ masa “ tarafından istenen, kaşı gözü saçı, gündüzden yapılmış, “ taş bebekler”!

Maalesef, işin bu tarafı biraz zalimce. Açıkcası, insan onuruna dokunan, hatta kirleten bir “ilişki”.

Hayatımız  boyunca kadın-erkek ilişkisinin, sağlıklı olmadığı bir toplumdayız, kabul edelim. İşte bu “ konsomatris” yapma bebekler, o cicili bicili ışıklar altında, ömründe, özgürce bir kadın-genç kız eli tutup, onunla romantikleşmemiş kalasların masalarında, bol bol “ BOL”(*) içerek, cıvıklaşan erkeğin elinin, vücudunun ötesinde, berisinde dolaşıp, zihninde seks olarak tatmin olmasını sağlayan KURBANLARDIR.

Haa, şu da yapılabilir… O “” kalas”, gece yarısının, sabaha döndüğü saatlerde, konsomatrisi, “ pavyon pezevengini” uygun göreceği “ bir ücret” karşılığında, alır, evine götürür ve artık o kafayla ne yapabilirse!!!

Bunları yazmak, canımı yakıyor ama ne çare ki, 40,50,60 yıl öncesinin eğlence(!) gerçekleri.

Neyse, peder ve Kadir Abi, masalarına otururlar. Bir süre sonra, garsonlardan biri, pederin masaya gelir ve : “ İBRAHİM BEY, ŞU RENK ELBİSELİ HANIM, BİZZAT ADINIZI SÖYLEYEREK, MASANIZA GELMEK İSTİYOR “ der…

Peder şaşırır. Çünkü o geceye kadar, hiç pavyona gitmemiştir ki, “ o renk elbiseli kadın”, adını bilsin.

Peder, peki  gelsin der. Kadını, bir hanımefendi gibi otuttururlar masaya.  

Hukuk tahsiline İstanbul’da başlayan peder, 3. Sınıfın başında, yakın birkaç arkadaşı ile birlikte, ANKARA hukuka naklolmak zorunda kalırlar ve hukuku, orda bitirirler.

İlerleyen bir saatte anlaşılır ki, “kadın”, pederin, ANKARA hukuktan sınıf arkadaşı.

DRAMI anlayabiliyor musunuz, hissedebiliyor musunuz…

 

“Peki sonra no’ldu Kadir Abi “ dedim.

 

“Kadını aldık, sizin eve ( 277. Sokak/ Enver Beyler’in evi) geldik… Hayır, hayır hiç bir şey olmadı. Siz, yayladaydınız. Ben, abimgile, ispirto ocağında kahve yaptım, onlar salonda oturmaya geçtiler, ben de terasta oturdum. Kahvelerini içtiler, sonra güneş doğuncaya kadar, ağladılar.Ben de kadını aldım, pavyonun pansiyonuna götürüp bıraktım.”

“ Peki KADİR ABİ, kadını pavyondan alırken, pavyona bir para verdi mi peder” ?

“ İnanması zor ama , pavyon, abimdem para almadı oğlum”!

 

 

  



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

    Bu Habere Henüz Yorum Yapılmamış..!



 
 HABERLER
 
SAROYAN’DAN
NAMRUN’A VE BANA DOĞRU 1

Tarih : 24.03.2025
Devamı...
 
 
ZAMAN BENİM TERKİMDE
AMANSIZ BİR YOL HİKAYESİ

Tarih : 16.03.2025
Devamı...
 
 
 
 MAKALELER
 
BİR EMİNE ROMANI
İÇ DÜNYA ÖYKÜSÜ

Tarih : 10.01.2024
Devamı...
 
 
sonbahara merhaba
candan ve gönülden

Tarih : 14.10.2023
Devamı...
 
 
 
 GİYOTİN HAVUZU
 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
16. BÖLÜM

Tarih : 23.11.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK
TÜRKİYE / SONBAHAR 1

Tarih : 21.10.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
8. KISIM

Tarih : 1.08.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
7. KISIM

Tarih : 31.07.2024 |
Devamı...

 


 
 

 
 
ANASAYFA BİYOGRAFİ SIK KULLANILANLARA EKLE GİZLİLİK İLKELERİ İLETİŞİM


Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.

HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi | huseyinsungur.com © Copyright 2015-2025 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA