ANASAYFA  |  ÖNERİ VE ŞİKAYET  |  İLETİŞİM

BİYOGRAFİ HABERLER MAKALELER GİYOTİN HAVUZU İLETİŞİM
EKSİK OLMAYIN YAŞIYORUM | HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi
  KADROMUZ
 
EKSİK OLMAYIN YAŞIYORUM

11.1 BÖLÜM

EKSİK OLMAYIN , YAŞIYORUM…

11.1. bölüm

 

 

BABA tarafım , BÛRHANZÂDELER , sanırım , Tarsus’a , 1500’lerde gelmiş olmalı . Çünkü , vakfımızın kuruluş tarihi , 1710 gibi . Bana göre , demekki  OBA , artık öteye beriye göç edilmeyeceğeni anlamış , kesin kalmaya kanaat etmiş olmalı ki , VAKIF kurmak gibi bir aklî eylemin içine girmişler ; ZORBAZ MUSTAFENDİ VAKFI .

OBA ,Anadolu’ya girişte , üçe ayrılmış .Trabzon , Bursa ve TARSUS . Trabzon ve Bursa ile büyük tesadüfler sonucu , geçmişte temas kurdum

 Bu başlıkla ilgili olarak ,daha sonra bilgi vereceğim . Meraklı olanlarımız ( varsa ), internet ortamında , ilk romanım “ TAVANARASI ANLATILARI” kitabımı edinip , meraklarını giderebilirler .

Anne ve baba aileleri açısından , sanırım , renkli bir yapıya sahibim . Her iki taraf da , ASYA göçmeni . Anne tarafım konusunda , maalesef , öyle ciddi bir arka plan bilgisi yok . Hep sözlü tarih bilgisi var . Ne kadar güvenilir ki , bu tür bilgiye !Tek bilinen , ANNE / BABA tarafı , 1800’ün ortalarında , bugünkü İsrail’deki SAYDA kentinde yaşarken , Mersin’le ufak tefek ticaret yapmaktalar , bir ara çıkan , salgın bir hastalık nedeniyle , o an Mersin’de olanlar , Sayda’ya dönmeyip , Mersin’de kalıp , soy soylamaları şeklindedir . Bugün , MTSO ‘ya gidip , asansörün yanında , duvara yerleştirilmiş  , MERMER levhaya bakarsanız , kurucu listebaşı Merzuk Hasan Efendi’yi ve ikinci kurucu olarak da , HACI ALİ SEYDAVİ’yi görürsünüz . İşte Ali SEYDAVİ , anne tarafımdan , büyük dedemdir .

Elimde , BABA tarafıma ait , ciddi bir arşiv ,  şecere / kim kimdir belgesi mevcut .

Ama bu bölümde , size ANNE tarafımla ilgili , olayın kahramanlarından , bizzat dinlediğim , iki önemli olayı ve bir tanesi ile ilgili olarak da , yıllar önce kaleme aldığım . ÖYKÜ denemesini paylaşacağım .

Dedemin büyük ağabeyi , TELGIRAFÇI MEMET EFENDİ amcam “” ÇANAKKALE GAZİSİ “ , küçüğü Mustafa Amcam da  , “YEMEN GAZİSİDİR “!

Memet AMCAM , lordlar kamarası üyesi gibi giyinir , namazını hiç kaçırmaz , yengem Nazmiye de , zamanına göre , alafranga bir kadındı .Çanakkale’deki ölüm / kalım savaşında bile , sabahları ezandan önce kalkar , ılık su hazırlar , abdestini alır ,namazını kılarmış . Kendinden dinlemiştim . Bu , SU ılıtma İŞİNDEN çıkan dumanı farkeden , açıktaki savaş gemileri , hedef tespiti yapıp , makineliyi dayayınca , amcam , siper komutanının , kendisine ODUNLA sevgi gösterisine “ Mazhar olmuş / kavuşmuş “ ! Odun eyleminden sonra da , namazı bırakmış . Gülerek anlatırdı .

Gelelim , dedemin bir büyüğü , küçük amca Mustafa’ya . ARABİSTANLI LAWRENS filmini izleyen meraklılar bilir . Bugünkü ÜRDÜN yahut kuzeyi bölgesine denk gelen bir alanda , Yemen’de bozulmuş ordu , vurula kırıla , bölgeye geldiğinde , İngiliz takviyeli , arap ordusu ile çarpışmak zorunda kalır . Filmin , bu meşhur savaş sahnesinde , LAWRENCE , dehşet bir emir verir :

ESİR ALMAK YOK …

BU ne demektir !

İşte amcam , bu katliamın içinden kurtulan , nadir neferlerdend.

İş bununla bitmez . Nasılsa öğrenmiş , halepte mi , şamda mı , hısım akraba varmış . Gelip , evlerini buluyor ,  kapılarını çalıyor ve kendini tanıtıyor . Kendisine bir somun ekmek verilip , kapıyı yüzüne kapatıyorlar . AMCAM , bize bunları , FINDIK PINARI yaylasının , sıtma pınarı yokuşuna çıkan evinin , hemen yokuşa teğet sofasında , kilimlerin üzerinde , bağdaş kurmuş vaziyette dinler , dinlerdik .

O yüzden anne TARAFIMIN baba tarafı , kusura bakmayın , araplardan hiç hazzetmezler . Aksine , anne tarafımın “ anne “ tarafı da , arapçıdır . Zaten ev içinde , pek TÜRKÇE konuşulduğunu hatırlamam , arapça konuşulurdu .Hadi anladım , anneannemin babası , imparatorluk devrinde ,Mersin’e gelmiş bir MISIRLI ¸İBRAHİM MISRİ …

Anneden – Dedesi , meşhur MAHMUD ŞAMİ…

Şami demek , ŞAMLI demekmiş . Olasılıkla ,bizim o kanattaki büyük dede de , arap asıllı (mı ) olsa gerek . Ya da , uzun süre ŞAMDA yaşıyor olmaktan , araplaşmış mıdır ki ???

İşte böyle , günler günler sonra , MAHMUDİYE mahallesinin ,mütevazî bir avlulu evde , tulumbanın başında , rahmetli HATÇE YENGEM , herhalde öteberi yıkarken , tahta kapı , büyük bir gıcırtıyla açılır , avluya , saçı sakalı / üstü başı , perme perişan da değil , başkaca bir sıfat bulmak gerekir …

Hadi , bu anıya yazdığım öyküye dönelim …

 

 

 

Mustafa’nın Postalları 1

 

Ben O’na " korukçu dede" derdim çocukken.

 

Ürkerdim az biraz. Dedem (( anne babam )) ne denli kendi halinde,sessiz biriyse, O,aksine ailenin yüksek sesli " dedesiydi" bizler için.

 

TARSUS’tan ziyarete geldiğimiz zamanlarda, dedemin O’nlara bitişik nîzam evinin üstkat , aydınlık penceresinden,mutlakaO’nlara doğru sarkar,iki kat çinko ile sokağa doğru eğimli damındaki,uzamış asma dallarından , koruk koparmak isterdim.

 

Babam kızardı.

 

Yâhu ne kızarsın bre,ne var , altı üstü bir çocuk işte. Rahmetli,herhalde pencereden , sokağa eğimli dama atlayacağımdan ürker olmalıydı ki,sürekli önlerdi beni.

 

"O" , bunun farkına vardığında , evde olduğu yerden gür ve sert sesiyle ünlerdi bana ; mutlaka duyacağımı düşünürek :" HACESSEEEEYYYN , hoş geldin "" idi bu ünleme cümlesi.

 

Tercümesi ise , HACI HÜSEYİN idi elbette. O kadar hoşuma giderdi ki bu HACESSEYN ünlemesi , bir anda o sert adam gider, hayalime pamucuk bir ihtiyar gelir, konardı.

 

Sonra , o da küçücük iki katlı evinin üst katına çıkar, damı gören ,bize göre alçak sevyedeki odasından , çinkoların üstüne çıkar,bana mutlaka özlemle beklediğim koruklardan bir salkım getirirdi.

 

" KORUKÇU DEDEM" , annemin küçük amcası MUSTAFA SEYDAVİ’dir.Yani MERSİN TİCARET VE SANAYİİ Odası’na gittiğinizde, girişteki duvar kabartmasındaki , kurucu listesinde adını okuyacağınız , ikinci adam,  ,TÜCCAR HACI ALİ SEYDAVİ’nin ortanca oğludur.

 

" KORUKÇU DEDEM" , OSMANLI’nın , yarı aç yarı tok , YEMEN çöllerinde bir taraftan  kefiyeli ARAP " din kardeşleri" , diger yandan da tam tekmil ingiliz ordusuyla vuruşurken !

 

Meşhur YEMEN bozgununu , nefes nefes yaşamış , bozgunu takiben YEMEN,ARAP,NECEF ve FİLİSTİN çöllerini öle kala aşıp,gelebilen OSMANLI ordusunun,nasılsa hayatta kalabilmiş , neferlerindendir.

 

(( Bkz : LAWRENCE filmi -- İşlerine geldiği zaman OSMANLI’ya toz kondurmayan ,Çanakkale’yi sahiplenen , YEMEN müdafasını yücelten ,işleri bittikten sonra da, OSMANLI’ya ,hakaret üstüne hakaret üretenlere saygıyla arzolunur )).

 

Ordu bozulmuştur bir kere.

 

Ama ,buna rağmen akıllara durgunluk veren bir inanç,iman ve disiplinle , sanki mağlup değil de, görülen lûzum üzerine rîcat eden / taktik geri çekilen birlikler gibi, karargâhlarına geri dönen birlikler görünümündedirler.

 

Açlık,dizboyudur.

 

Şaka değil,kurumuş at boklarının içinden topladıkları ARPA tanelerini , her nasılsa temizleyip,yiyerek hayatta kalabilmektedirler.

 

" KORUKÇU DEDEM" , bu hâl içinde  Şam’a ulaşır.

 

Şam’da , BABA tarafından hısım,akrabalarının olduğunu bilmektedir.Ancak, yüzyıl kadar evvel, TÜRKİSTAN mıntıkasından önce SAYDA şehrine ,ordan da ŞAM,Halep Ve Mersin’e yerleşen akrabalarının,baskın ARAP kültürü karşısında , ARAPLAŞTIKLARINI düşünemez.Olanca saflığıyla,sora sora akrabalarını bulur.

 

Ancak, ummadığı bir tavırla karşılaşır; kapılar yüzüne kapanır, bir avuç aş,ekmek bile verilmez DEDEME!

 

Çünkü babası HACİ ALİ SEYDAVİ, ZAMANINDA ,  birinci eşi olan ARAP asıllı hanımdan çocuk sahibi olamayınca, BULGARİSTAN KIRCALİ - ŞÛMNU göçmeni bir POMAK TÜRKÜ olan ,annesiyle evlenmesinden dolayı , BABA sülâlesi tarafından dışlanmıştır.

 

Zaten çok küçük yaşta, HACİ ALİ SEYDAVİ vefat ettiğinde (( en küçük evlâdı olan büyük halam ŞÜKRİYE altı aylıkken )) , BABA TARAFINDAN bir ALLAH’ın kulu, yetimlere dönüp de bakmamıştır.

 

Bütün bunları düşüne düşüne ,Mersin’in yolunu tutar KORUKÇU DEDEM.Bu olaydan , yaklaşık üç yıl sonra, Tarsus’ta, BABA DEDEM KEMAL EFENDİ ise, fıransız idarenin " kadınları güvenlik nedeniyle kontrol etmeyiniz" talimatını fırsat bilip,memlekette ne kadar hatun kişi varsa, tanıdık, şimdi  “BUTİK OTEL” olan  KONAĞINA DOLDURMUŞ, önceden ağzına kadar istif ettiği silah ve mühimmatları , bu vesile ile kadınları kullanarak, gizleyip, peydelpey , dağlara çetecilere kaçırmıştır.

 

Büyük abi, MEHMET SEYDAVİ Çanakkale’de , KORUKÇU DEDEM de(( Mustafa SEYDAVİ ))  Yemen’de ASKER  olunca,OSMANLI , anne dedem İsmail’i orduya çağırmaz.

 

Günlerden bir gün İSMAİL DEDEM,öğle vakti aniden eve geldiğinde, avluda su kuyusunun başında,arkası kapıya dönük, saç/sakal/üstbaş karman çorman bir adam görmesiyle,eli kuşağındaki kamaya gitmesi bir olur.

 

Nûr içinde yatsın,HATÇE YENGEM, " Dur İsmail " der , " AĞAN GELDİ ASKERDEN"...

 

“ağan geldi askerden!”

 



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

    Bu Habere Henüz Yorum Yapılmamış..!



 
 HABERLER
 
TUTUNAMAMAK
NASIL BİR EDEBİYAT

Tarih : 17.12.2024
Devamı...
 
 
BÜYÜKEVİN HİKAYESİ
2.2. BÖLÜM

Tarih : 26.11.2024
Devamı...
 
 
 
 MAKALELER
 
BİR EMİNE ROMANI
İÇ DÜNYA ÖYKÜSÜ

Tarih : 10.01.2024
Devamı...
 
 
sonbahara merhaba
candan ve gönülden

Tarih : 14.10.2023
Devamı...
 
 
 
 GİYOTİN HAVUZU
 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
16. BÖLÜM

Tarih : 23.11.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK
TÜRKİYE / SONBAHAR 1

Tarih : 21.10.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
8. KISIM

Tarih : 1.08.2024 |
Devamı...

 

ÖZET OLARAK TÜRKİYE
7. KISIM

Tarih : 31.07.2024 |
Devamı...

 


 
 

 
 
ANASAYFA BİYOGRAFİ SIK KULLANILANLARA EKLE GİZLİLİK İLKELERİ İLETİŞİM


Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.

HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi | huseyinsungur.com © Copyright 2015-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA